Artvin’de Cerattepe Paneli

Artvin’de Cerattepe’de yapılmak istenilen madencilik faaliyetine karşı mücadele veren Yeşil Artvin Derneği, Artvin Barosu ile birlikte, ‘Çevrenin ve Halkın Hakları’ konulu panel düzenledi.

Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele konuşmacıların yanı sıra Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım Demir, Artvin Baro Başkanı Ali Uğur Çağal, CHP Artvin İl Başkanı Ali Yücel Kurt ile Ankara,İstanbul ve İzmir’dan çok sayıda hukukçu, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Panelin moderatörlüğünü Bursa Baro Başkanı Ekrem Demirözyaptı.

Panelde ilk konuşmayı yapan Yar. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, “Cerattepe Artvin’in hemen başucunda. Dolayısıyla Artvin’de kentsel madencilik olmamalı” dedi. Avrupa’da korumada öncelikli orman alanı olan 100 sıcak noktadan 9 ‘unun Türkiye’de bulunduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Kurdoğlu, bunlardan ikisinin Doğu Karadeniz’de, bunlardan birinin deArtvin’de olduğunu söyledi.

Artvin’in korunması gereken 200 karasal bölgeden biri olduğunu dile getiren Kurdoğlu, “Artvin üzerinde önemle durulan bir doğa koruma alanı. Çok önemli bitki alanlarında biri.Artvin 217 endemik bitki türüyle dünya endemizim alanlarından biri ve Cerattepe de bunun içerisinde. Kuş göç yolları açısından da Kuzey Yarımküre’deki en önemli noktalardan biri. Cerattepe de bunun merkezi. 2016 yılı başında Dünya Kuşları Koruma Kurumu, 422 kuş alanının tehlike altında olduğunu belirlemiş. Herkes bunları biliyor ama sadece Ankara’dakiler duymadı” dedi.

Artvin’de madencilik alanında 325 arama ruhsatı olduğunu söyleyen Kurdoğlu, madencilerin girdiği yerleri tarumar edip çıktığını iddia ederek, “Çok uluslu şirketlerin madencilik uygulamalarından düzgün olanı neredeyse yok. Ağaç kesimi, yol açmaları, kimyasal kullanımı, yeraltı suları, asit maden drenajı, patlatmalar, akabinde heyelanlar ve atık barajı çevreyi tahrip edecektir. Bunları ÇED raporunun kontrol etmesi lazım. Sürekli iptal edilen, iptal edildiği için de uyduruk genelgelerle yenilen ÇED süreçleri yaşıyoruz. Bir genelge ile yeniden ÇED’ler hazırlanıyor” ifadesini kullandı.

DOĞAYI KATLETMEK İÇİN CENGİZİSYON MAHKEMESİ KURULMASI İSTENİYOR
Cerattepe’de yapılması planlanan madencilik projesinde 3 bin 500 ağaç kesileceğinin iddia edildiğini hatırlatan Kurdoğlu, bunun bir yanıltmaca olduğunu ve 3 bin 500 ağacın sadece teleferik hattı için kesilecek ağaç sayısı olduğunu dile getirdi. Bölgede sadece kapalı galeriyle iş yapılamayacağını da ileri süren Kurdoğlu, bakır madenin bir bölümünün yüzeye yakın olduğunu, bundan dolayı da mutlak suretle açık işletme ile çalışılacağını kaydetti. Oğuz Kurdoğlu, “Eskiden insanları katletmek için Engizisyon mahkemeleri vardı. Şimdi doğayı katletmek için Cengizisyon mahkemesi kurulması isteniyor. Buna kesinlikle izin vermeyeceğiz” diyerek açıklamalarını noktaladı.

MADEN ŞİRKETLERİ DURDURULAMIYOR
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyon üyesi Oya Otyıldız da, altın madenciliğinin Türkiye’de ilk olarak Bergama’da başladığını ve ilk çevre direnişlerinin de Bergama’da köylü direnişiyle olduğunu anlattı. Otyıldız, “Maden şirketleri bir yere girerse durdurulamıyor. Önemli olan başlatmamak. Başladıkları zaman kapasitelerini artırarak ve büyüyerek işe devam ediyorlar. Madenciliğin girdiği yerde öncelikle eko sistem bozuluyor. Orman sadece ağaçlar topluluğu değildir. Orman bir eko sistemdir. Börtü böceği, hayvanları, bitkileri içinde barındırıyor” dedi.

Maden işletmeleri nedeniyle meydana gelen su kirliliğini çok önemsediklerini kaydeden Otyıldız, “1 gram altın için 1 ton toprak siyanürleniyor. Siyanür az az alındığı zaman ölüme sebep olmuyor, ama değişik etkilere neden oluyor. Siyanür kayalardaki ağır metalleri aktive ediyor. Arsenik, çinko, demir, bakır ve kadmiyum gibi ağır metaller hareketleniyorlar, yeraltı ve yerüstü sularına geçiyor. Bu nedenlerle siyanürlü altın madenciliğine karşıyız” dedi.

DİRENİŞ HUKUKA İŞLEVSEL ANLAM KAZANDIRDI
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu da, Cerattepe’deki mücadelenin hukuka işlevsel anlam kazandırdığını dile getirerek, “Artvin’de yürütülen mücadelenin aslında hem anayasa hukuku kuramına etkisi ve katkısı olacak, hem de insan hakları kuramını etkileyecek. Burada kullanılan yol ve yöntemler bugünkü anayasal düzenlemenin nasıl anlaşılması gerektiği ve gelecekte yapılacak olan anayasaya hangi hükümlerin konulması gerektiği konusunda bize önemli ipuçları vermiş oluyor. Çünkü direnme hakkı temelinde çok ciddi katkıları oldu. Cerattepe direnişi dikkate alınmadan bir anayasanın artık Türkiye topraklarında mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Eğer siz Cerattepe’yi yok ederseniz, bir daha geri getiremezsiniz. Eğer siz Cerattepe’yi indirirseniz, nitelikli bir ülkeyi yok edersiniz. Cerattepe direnişinin hukuka nasıl işlevsel anlam kazandırdığı ortadadır” diye konuştu.

ARTVİN HALKI BOYUN EĞMEDİ
“Artvin halkı hukuksuzluklara karşı boyun eğmedi” diyerek konuşmasına başlayanYARSAV Başkanı Murat Arslan ise şunları söyledi:

“Artvin halkı, devletin polis gücüne sırtını dayayan sermaye ağalarına, iş adamlarına karşı bile boyun eğmedi. Türkiye yargısı küçük bir azınlık dışında, büyük oranda tek adam iradesine teslim olmuş vaziyettedir. Bir devlette adli sistemi yargı yapan, sisteme yargı niteliği veren üç unsur var. Birincisi yargının toplumun yargısı olması, ikincisi, varlık nedeni olan hakkı hak sahibine teslim etme ve adaleti sağlama, üçüncüsü ve belki de en önemlilerinden birisi de adli sistemin yargı niteliğini taşıyabilmesi için tüm haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı, temel hak ve özgürlüklere yönelik tüm tehditlere karşı direngen bir duruş olması ve hak ve özgürlükleri öne almasıdır.”

Panel, bazı katılımcıların sorularının yanıtlanması ile sona erdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.