KAMUOYUNA DUYURULUR

Ülke olarak 13 Şubat 2024 tarihinde göz göre göre gelen bir felaketi yaşıyoruz. Emperyal bir şirket (önceden Kanadalı, sonradan Amerikalı) olan Anagold Madencilik San. ve Tic. A.Ş. ile yerli ortağı Lidya Madencilik (Çalık Holding) tarafından işletilen Erzincan İliç Çöpler altın madeninde liç sahasında işlenerek depolanan maden pasasının yağmur sularıyla doygunlaşarak harekete geçmesi ve Fırat Nehrine doğru akması daha bugünden ülkemizde bilinen en büyük çevre felaketlerinden birisi olmuştur. İlk resmi belirlemelere göre 9 kişinin göçük altında kaldığı ifade edilmektedir. Kurtarma çalışmalarının sürdüğü ifade edilse de suçluluklarının telaşı ile göstermelik işlerin anlamı olmadığı görülmektedir. Söylemeye dilimiz varmıyor ama 10 milyon m3 (metreküp) akışkan atık yığınının altında kalan emekçilerimizin sağ kalma ihtimalinin çok zayıf olduğu söylenmektedir.  Resmi olmayan rakamlar ise daha fazladır.

Harekete geçen pasa yığını siyanür ve sülfirik asit ile ağır şekilde kirletilmiş, toz haline getirilmiş ve toprak vasfını da kaybetmiş bir kütledir. Siyanür ve sülfirik asit ile doygunlaşmış bu yığın insan sağlığı için de ölümcül derecede zararlı olup bu atık yığınının Fırat Nehrine ulaşması ile çevre felaketi uluslararası bir boyut kazanacaktır. Bilindiği üzere söz konusu işletmede izin verilen ikinci kapasite artışı ile çevresel riskler de aşırı artmış, Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından hazırlanan Temmuz 2023 tarihli inceleme raporunda; bu kapasite artışı ve flotasyon tesislerinin felaket riski taşıdığı, deprem riski ve nehirlerin korunması bakımından bilimsel gerçeklere aykırı olduğu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED olumlu kararı verildiği, proje sahasının Fırat Nehrine birkaç yüz metre mesafede Munzur Dağları ekosistemi içerisinde olduğu, kirliliğin tüm ekosisteme ağır hasarlar vereceği, hava, su ve toprağın ağır metal kirliliği ile zehirleneceği tespit edilmiş, kamu idaresi ve ilgililerin tümü uyarılmıştır. Bu ve benzeri uyarılar sadece TBB tarafından değil ilgili odalar ve bütün meslek kuruluşları tarafından yapılmıştır.

Maden alanında Haziran 2022’de siyanür borusunun patlaması ile tonlarca siyanür toprağa, suya ve havaya karışmış, kısa bir süre işletme kapatılmış ise de yeniden çalışmasına izin verilmiştir. Siyanür atık barajında biriken çözeltinin artması üzerine çözeltinin havaya püskürtülerek azaltılması yoluna giden şirket, çevre örgütlerinin tepkisi ile bundan da vazgeçmek zorunda kalmıştır. ÇED kapasite artışının iptali için de dava açılmış ise de ne yazık ki tarafsızlığını kaybetmiş yargı organları bir türlü karar vermemiştir.  Kamu idaresi bütün bir yağma ve talana ve yalana göz kapatmış, yandaş ve ortak şirketleri korumuş, hukuk ve adalet ayaklar altına alınmıştır.

Çöpler madeninde tehlike halen geçmiş değildir. Hareketlenen yığının durdurulması çok zor olup bahar yağmurları ile yeni hareketlenmeler beklenmelidir. Ağır metallerle kirletilmiş yığının Fırat Nehrine ulaşması engellenmelidir ancak akan pasa yığınındaki siyanür ve sülfürik asidin özellikle yeraltı sularına karışmasını engelleyecek bir teknik yoktur. Onlarca yıldır bilim insanları ve çevre örgütlerinin “çevrenin kirletilmesinin maliyetinin yapılan faaliyetten elde edilecek gelirden kat kat fazla olacağı” yönündeki uyarıları maalesef bir kez daha kanıtlanmıştır. Ağır metal kirliliğinin oluşturduğu kirlenme geri dönüşü mümkün olmayan bir kirlenmedir. Bu nedenle kendi topraklarında bu faaliyetleri yapamayan sözde gelişmiş ülkeler, maalesef sömürge madenciliği yapabildikleri ülkemizde vahşi madencilik yapmakta sakınca görmemekte, ülke yöneticileri de bunlara göz yummakta ve yandaş şirketler de paylarını alarak bu soyguna destek olmaktadır. İliç madeni her türlü hukuksuzluğun işlendiği, göz ardı edildiği ve yer bulduğu bir suç mahalline dönüşmüştür.

İliç Çöpler madeni, çevresel etkileri yönünden artık riskleri kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olan ve felakete dönüşen bir işletmedir. Buna ek olarak, Ülkemiz açısından sınır aşan sular nedeniyle çevresel etkileri uluslararası boyutta sorunlara yol açabilecek, telafisi imkânsız ve etkisi yüzyıllar boyunca sürebilecek sorunlar üreten bir işletme olup derhal faaliyetlerine son verilmelidir. Bu felaket, sadece 3-5 şirket çalışanını sorumlu tutarak kurtulunacak bir sorun olmaktan çıkmıştır. Yıllardır süren bütün bilimsel uyarıları göz ardı eden şirket sahipleri ve yerli işbirlikçileri ile bütün bu çevresel etkileri görmezden gelerek “sürekli” ÇED olumlu kararı veren kamu idaresi ve ilgili bakan mutlaka yargılanmalıdır. Yine ilgili şirketin bütün malvarlıklarına el konularak meydana gelen çevresel felaketin etkilerinin giderilmesi ile alanın rehabilitesi ve peyzajı için gerekli bütün masraflar bu varlıklardan karşılanmalıdır. Bu felaket, Erzincan ve İliç halkı ile esasen çevre düşmanı projelerin yürütüldüğü bütün yerlerdeki halka da ders olmalı, başlarına gelecekleri şimdiden görerek ve sonradan pişman olmadan doğal kaynaklarına ve yaşam alanlarına sahip çıkma bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmelidirler.

İliç faciasının Artvin ilimiz için ayrı bir önemi var çünkü bu madeni işleten yabancı Anagold şirketi ile Çalık ortaklığı aynı zamanda Artvin’in Yukarı Maden Köyündeki (Hod) madeni de işleten şirkettir. Hod madeninde de ÇED olumlu kararı verilmiş, kapasite artırım kararı da alınmış, halen zeminde hafriyat kazıları ve yollar yapılmakta olup, Hod tam bir şantiye ve hafriyat alanına dönüştürülmüştür. Çok dar vadide yapılmakta olan çalışmalar ile doğa geri dönüşümü imkansız şekilde tahrip edilmiş, henüz hazırlık çalışmaları sırasındaki bu zararların, işletme aşamasında nasıl bir felakete neden olabileceğinin işareti olmuştur. Bugün Hod maden alanında dere yatağına yığılmış hafriyat, eğimin ve yağmurun etkisi ile her an hareketlenecek durumdadır. Daha aşağılarda yer alan mahalleler ve halen burada yaşamakta olan köy halkı her an bir heyelan tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle çevresel duyarlılığı İliç madeninde görülmüş olan bu doğa ve yaşam düşmanı şirket ve yerli ortaklarının, Hod madeninde ve ülkemizin başka yerlerinde yürüttükleri tüm faaliyetlerinin de durdurulması gerekir. Aksi taktirde yeni faciaların sonuçlarını ülke olarak yaşamak zorunda kalacağız.

Taşı toprağı altın diyerek Londra borsalarına çerez yapılan ve atalarımızın her karışını kanlarıyla suladıkları bu toprakları, ne bir takım vatan düşmanı yerli işbirlikçilere ne de yabancı emperyal şirketlere terk etmeyeceğiz. Anayasal bir hak olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızı ve çocuklarımıza olan borcumuzu sonuna kadar savunurken, kamu idaresinin en tepesinden bütün sorumlularına kadar herkesi aklıselime davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 14.02.2024

 

Yeşil Artvin Derneği