KAMUOYUNA DUYURULUR
Değerli basın mensupları
Sevgili Artvinliler
Bir süredir gözü, kulağı Artvin’de olan ülkenin her yerindeki Çevre dostları,
Yaşam alanlarımızın savunulmasında 20 yıldır süren mücadelemizde bu gün son gelişmeleri ve bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmak üzere bir kez daha bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Bilindiği üzere hukuka ve adalete aykırı bir genelgeye dayanılarak hazırlanan ve iptal edilen ÇED Raporunun eksikliklerinin giderildiği söylenen ikinci ÇED davamızla ilgili 2016 yılı Mart ayında Cerattepe’de keşif yapılmış olup, bu keşifte görev alan bilirkişilerin raporunu beklemekteydik. 3 ay sonra nihayet bu rapor mahkemeye sunulmuş, UYAP sistemi üzerinden incelenebilmiş, bu gün de tarafımıza tebliğ edilmiştir. Bu nedenle rapor hakkındaki görüşlerimizin sizlerle ve ülke kamuoyu ile paylaşılması gerekli olmuştur.
ÇED olumlu kararının iptali için açılan davada, yapılan keşif sonrası yazılan bilirkişi raporu, ne yazık ki, şimdiye kadar gördüğümüz bilirkişi raporlarının en acayibi ve Bakanlığın ÇED olumlu kararını olumlama raporu olarak bu günden tarihe geçmiştir.
Normalde bilirkişi raporlarının analizlere dayalı bir belge olarak hazırlanması, dolayısıyla bilirkişilerin de herhangi bir ÇED raporunu değerlendirmesi sırasında da bu analizleri veri, bilgi, yöntem ve çıkarımlarının anlamlılığı yönünden yeterliliğini tartışması gerekir. Üzücü olan şu ki böyle bir tartışma yapılmamış; kimi bilgilerin tekrarlanması, genellemeler ve olasılıklar öne sürmekle yetinilmiştir. Bu nedenle, rapor her şeyden önce bu yönüyle son derece yetersizdir.
Bir başka bilim dışı değerlendirme de ormanla-ağaçların karıştırılmasıdır. Bir orman ekosisteminin değeri ağaç sayısı ile belirlenemeyeceği gibi, şu kadar sayıda ağaç kesilecek öyleyse zarar olmayacak sözü de o denli bilimsel gerçeklerden uzaktır. Bir maden işletmesinin orman ekosistemlerine etkisi, kesilecek ağaç sayısı ya da zarar görebilecek alanın küçük olmasına indirgenemez. Bunu raporuna yazan bir profesöre de bilim adamı denemez. Bu anlamda bu rapor, bir orman fakültesi öğrencisinin bile bildiği gerçeklerin, bazı hocalar tarafından bilinmediğinin ya da bilinse de söylenemediğinin bir göstergesidir.
Ormanlar özellikle de Cerattepe ve Genya’nın Doğal Yaşlı Ormanları, yalnızca ağaçların rastgele biraraya geldiği bir ağaç topluluğu değildir! Öyleyse nasıl oluyor da şirketin yaptırdığı ÇED raporunda bile bazı sakıncalar ve zararlardan söz edilirken bir orman fakültesi hocası, madenciliğin ormana zarar vermeyeceğini söyleyebiliyor. Böyle bir felaket herhalde dünyada tektir ve o da bizim başımıza gelmiştir.
Raporda, dava konusu madencilik faaliyetinin olası etkilerine karşı alınacak önlemler konusunda ne yazık ki tamamen yatırımcıların beyanları yani tartışmalı ÇED bilgileri esas alınmıştır. Oysa bu raporun konusu zaten ÇED’in değerlendirilmesi ile ilgilidir. Üstelik çok daha önemlisi, bu etkiler tek tek ele alınarak değerlendirilmeye çalışılmıştır ancak değerlendirme yapılamadan sadece tespitlerde bulunulmuştur. Oysa her ekosistem için olduğu gibi orman ekosistemlerine olan etkiler için de tümleşik olarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu raporu yazan ekip, anlaşılmıştır ki zaten tümleşik yani kümülatif etkilerini değerlendirme yetkinliğine sahip değildir.
Teleferik hattının maden ruhsat sahası dışında olduğunu herkes bildiği halde, Bilirkişi Heyeti bu raporu adeta sadece teleferik üzerine oturtmuş ve dikkatleri böylece asıl konu olan maden sahasının dışına çekmeye çalışmıştır. Esasen teleferik hattı ile 365 gün ve 24 saat sürekli çalışılmasına rağmen taşınacak rezerv 292.000.ton olarak hesaplanmış olmasına ve bu durumda 500.000 ton rezervin teleferikle taşınmasının mümkün olmadığı tespit edilmesine rağmen taşıma sorununun önceki ÇED’den farklı olarak çözüldüğü söylenebilmiştir.
Bu raporun neresini anlatsak bilemiyoruz, tutulacak bir yanı yok ki. Örneğin, 61 sayfalık bu raporda yazılı olanların yarısından fazlası ÇED’den aynen alıntı, diğer bölüm ise ağırlıklı olarak ÇED raporunu aklamak için parayla yaptırılan raporlardan aynen alıntı şeklindedir. Hatta bu garabet o kadar ileri götürülmüş ki, bilirkişi raporunun bir bölümünde yazılanlar, başka bölümünde aynen tekrarlanabilmiştir. Düşünsenize, bir bilirkişi raporunda iki şekil bile alt yazıları ile aynen 5 sayfa sonra yeniden kullanılabilmiştir. Bu bir kara mizah değil sevgili Artvin’liler, sevgili basın mensupları. Ülkemizde bilirkişilik yapan bazı hocaların bilimsel düzeyini gösteren acı verici bir örnektir. Endemik Siklamenleri “buradan alıp biraz yukarı ekerseniz sorun çözülür” diyebilen bilirkişilere bırakın madenin etkilerini sormayı, “2+2 kaçtır” diye sorulması bile caiz değildir.
ÇED raporu ve dolayısıyla şirketin “taahhüt” ettiği her konu bu rapora aktarılarak “ÇED’de taahhüt edilmektedir” sözüyle bitirilmektedir. Bu haliyle şirketin vaat ettikleri baştan yapılacak kabul edilmiş ancak nasıl? sorusu hiç sorulmamış ve cevaplanmamış, dolayısıyla asla sorgulanmamış, kuvvetle muhtemeldir ki SORGULANAMAMIŞTIR. Hatta herkesçe bilinen, ÇED ve tüm raporlarda değinilen kimi eksikliklere bile değinilmiş, ama hiçbir çözüm önerilememiştir. Yani bizim yıllardır söyleyegeldiğimiz eksiklikler, yine eksik olarak kalmıştır.
Kendilerinin sözde uzmanlık konularında bu denli tutarsız yaklaşımlar sergileyen bilirkişi heyeti, kendilerine ait olmayan ve bu mahkemece sorulmayan sosyal konularda görüş sergilemekten kaçınmamış ve “kamuoyunun madenciliğe karsı olumsuz durmalarına da neden olmamak için ekosistemdeki tahribatın en aza indiren atık yönetim önlemleri alındığının net ve açık biçimde herkese gösterilmesi önemlidir” gibi bir önerme yumurtlamışlardır. Teknik bilirkişi raporunun meselenin sosyal yanına dair bir yorumda bulunması öncelikle raporun amacı ve hazırlayanların yetkinlikleri dışındadır. Kamuoyundaki hangi düşüncenin madene karşı itiraza yol açtığı ancak halkın kendisinin dile getirebileceği ve de sosyal bilimciler tarafından derinlemesine bir araştırma yapılması ile ortaya koyulabilecek bir konudur. Heyetin yaptığı bu çıkarımın dayanaksız olduğu son derece açıktır. Üstelik heyet, bu dayanaksız iddiadan yola çıkarak, adeta şirkete halkı ikna etmesi için ne yapması gerektiği konusunda kendince tavsiye vermektedir.
Raporda en dikkat çekici ve üzüntü verici olay ise; 22 yıl öncesinde karar verilen ve herkesin bildiği “kapalı madencilik” safsatası ile ilgilidir. Bu durum, maden şirketi ve ne yazık ki bu yanlış bilgiye inanan siyasi irade tarafından sürekli olarak yeni bir yöntemmiş gibi sunulan “açık işletme iptal, kapalı işletmeye geçilecek” sözünün, Bilirkişi Heyeti tarafından zarar verilmeme gerekçesi olarak kabul edilmiş olmasıdır. Raporun bir çok yerinde kapalı işletme olmasının zararı ortadan kaldıracağı gibi bilim dışı, zavallı ve sığınmacı bir tavır takınılmıştır. Yine ruhsat alanının 4406 hektar olmasına rağmen bu alanın sadece 22.2 hektar kısmında madencilik yapılacağı vurgusu özellikle yapılmış, açık işletme ile ilgili ayrıca bir başvuru olduğu anlatılmış olmasına rağmen bu yalana bilirkişiler alet olmuşlardır.
Sonuç olarak rapor, madencilik faaliyetini gerçek anlamda irdeleyerek olası sorunları ortaya koyamadığı gibi, içerik fakirliği, cümle hataları ve yazım özensizliği nedeniyle tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Defalarca okunarak 61 sayfalık raporda bir bilgi kırıntısı, bir adalet duygusu, uzmanlıklarına uygun bir bilimsel değerlendirme, içinde 25.000 kişinin de yaşamakta olduğu bir ekosistemin yok edilip edilmemesine ilişkin söylenenlerde insaf ve insanlık aranmış ancak bulunamamıştır. Esasen raporu yazanların bilgi düzeyi ve önyargıları hakkında kuşkuya yer vermeyecek bir rapor olmuştur. Ne yazıkki bilimin, sadece azgın bir kar hırsı ile doğayı ve bütün yaşam alanlarını yağmalayanların kapısında kul edildiği bir yağma düzeninden geçiyoruz. Bu karanlık düzen elbet birgün sona erecek bu raporları verenler, ders verdikleri gençlerin ve evlerindeki çocuklarının yüzlerine bakmaya utanacaklardır. Bu kişileri vicdanlarının karanlığı ile tarihe bırakıyoruz. Bu bilirkişi raporu hakkındaki itirazlarımızı 15 gün içerisinde hazırlayıp mahkemeye sunacağız, daha sonra duruşma günü bildirildiğinde bütün ülkedeki Artvin dostları ile birlikte bu davanın duruşmasına gideceğiz.
Bu vesile ile bu günlerde görevi sona eren vali için de birşeyler söylemek gerekiyor. Görüldüğü gibi her şey bitmekte, gelip geçmektedir. Kendisinin bundan sonraki yaşamında sadece ve sadece devlete ve millete hizmet etmenin büyük mutluluğunu tadabilmesini ve başarılı olmasını diliyoruz. Vali veda yemeğinde, bizlere bile kapısının açık olduğunu söylemiş. Ancak bizi terörist ilan eden, 7 ilin güvenlik güçlerini üzerimize salan, üstümüze gaz, mermi yağdıran, makamına kabul etmeyen bir Valinin kapısına gitmeyeceğimiz açıktır. Giderayak Artvin’in gençlerini birbirine kırdırarak, kan akıtarak bölme amacı taşıyan, madencileri silahlandırma projesini kabul etmiş olmasını asla unutmayacağız. Yine bir yaşam mücadelesini büyük emek ve özveriyle sürdüren Artvin halkına yönelik özellikle kamu kurumlarında çalışan arkadaşlarımıza soruşturmalar açarak sindirme politikasını biliyor ve unutmuyoruz. Açık tuttuğu kapıdan kimlerin gelip geçtiğini gördük, biliyor, tarihe not ediyoruz. Artvin halkı olarak bilinmelidir ki, Valiye gönlümüzün kapısı kapalıdır. Bizim için karar verenler artık başka diyarlara gidiyor, bizi her zaman olduğu gibi derdimizle ve Cengimizle başbaşa bırakıyor. Unutulmamalıdır ki biz Artvin’e ve Ülkemize güzel hizmet edeni de etmeyeni de unutmayan, birini kalbinin ta içine, diğerini ise aklının bir köşesine yazan bir halkız.
Değerli Artvin Halkı;
Cerattepe maden projesi 20 yıldır süren bir mücadele olup bu mücadele Artvin halkının birlik, beraberlik, kardeşlik, özveri, Artvin sevgisi ile yoğrulmuş ve böyle başarıya ulaşmış bir mücadeledir. Gücümüz ve inancımız hiçbir zaman azalmamış, son dönemde ise ülkemizin heryerindeki Artvinliler ve çevre dostlarının bu mücadeleye katkıları ile bütün ülkeye malolmuştur. Cerattepe mücadelesi ülkemizin dörtbir yanında çevreye yönelik saldırılara karşı mücadele edenlere örnek olmuş, umut olmuştur. Bu gün herzamankinden daha güçlüyüz. Yaşam alanlarımızı, doğamızı, kurdun kuşun hakkını, bu cennet vatanı elbette savunmaya devam edeceğiz. Artvin haramilere bırakılmayacak kadar değerli ve bütün dünya için bize emanet edilmiş eşsiz bir mirastır. Baskıyla zulümle bu toprakları terk edeceğimizi zannedenler boşuna beklemesinler. Biz Artvinliyiz ve bilirbilmez kişilerin sözüyle Artvin’i terk etmeyiz.
Buradayız.
Gitmiyoruz.
Bekliyoruz.
Bu kutlu mücadelede herkesi yanımızda görmek istiyor, mücadele arkadaşlarımıza, Artvin dostlarına, yaşam mücadelesi veren çevre dostlarına saygı ve sevgiler gönderiyoruz.
10.06.2016
YEŞİL ARTVİN DERNEĞİ