05 Haziran 2020 Dünya Çevre Günü

DEĞERLİ ARTVİN’LİLER, DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

 

İçinde bulunduğumuz pandemi ortamı nedeniyle bir arada olamasak da sizlerin yanımızda olduğunu hissetmek hiç şüphe yok ki bizleri mutlu ediyor ve dayanışmamızı güçlendiriyor. Ve aynı zamanda biliyoruz ki bu durum bazı kıt vicdanlı insanları ise mutsuz ediyor. Bizler ve sizler gönül gönüle de olsa bir arada oldukça, bizleri ve tabiat anayı mutsuz edenler, eminiz ki Artvin’de ve hatta iki cihanda mutsuz olmaya devam edecektir.

 

Bilindiği üzere bugün 5 Haziran 2020, Dünya Çevre Günü. Bazen çevre mi kaldı da çevre günü kutluyoruz demek geliyor içimizden. Ama dünya kutluyorsa, anıyorsa, yapıyorsa, bizim ülkemiz de aynını yapıyor, yani sadece kutlama faslının aynısını. Aslında çevre günü 1970’lere gelindiğinde dünyada çevre kirliliği ve çevre tahribatı artık iyice görünür olmuş, diğer yandan çevreyi koruma yönelimleri artmaya başlamıştı. Birleşmiş Milletler, 1972 yılında 5 Haziran tarihinin “Dünya Çevre Günü” olmasını oy birliği ile kabul etti. O tarihten bu yana çevre sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek ve politik ilgiyi arttırmak üzere dünya genelinde çeşitli etkinlikler yapılıyor.

 

Oysa her gün doğadan hoyratça faydalanma ve doğayı talan etme günü iken; yılda bir gün orman günü olsa ne çevre günü olsa ne! Sadece sizlerle bir araya gelmek ve kamu kurumlarına ve duymak istemeyenlere bir şeyler anlatmak için bir bahanemiz oluyor hepsi bu.

 

Birleşmiş Milletler, 2020 Dünya Çevre Günü teması Biyolojik Çeşitliliktir – “hem acil hem de varoluşsal bir kaygıdır” diye ifade etmiş. Biz de Cerattepe için, Kamilet Deresi için, Yusufeli, Hod, Demirdöven ve diğerleri için yaşam mücadelesi demiyor muyuz? Biz de yıllardır varoluşumuz için tepemizdeki madenciliğin tehdit olduğunu söylemiyor muyuz? Demek ki BM bizim dediğimiz noktaya ancak 25 yıl sonra gelebilmiş.

Nedir bizim derdimiz? Memleketimiz kalkınmasın diyecek değiliz ki! Yaşam mücadelesi diyoruz. Çünkü Artvin; başka bir yerle kıyaslanamayacak kadar özel bir coğrafyadır, insanlığa sunulmuş, Artvin’lilerce de ona hiç zarar verilmemiş, kutsal bir emanettir. Çünkü Artvin, doğanın her yöresinde nakış gibi özene bezene işlendiği; iyilik ve güzelliklerini insanlarının ruhuna nakşettiği ülkemizin şüphesiz en güzel köşesidir.

 

Bu kadar güzel, bu denli özel, ormanı da bol, merası da; suyu da bol kurağı da, meyvesi de bol çayı da, ovası da bol dağı da, ama ne yazık ki madeni de bol ırmağı da. İşte bu yüzden merdi de bol derdi de güzel Artvin’imizin. Derdi sadece maden ile su değil, kimseden çekmedi kendi adamlarından çektiği kadar. Arhavi’de HES’ler memleketlimiz, Artvin’de barajlar memleketlimiz, altın çıkarmak isteyen memleketlimiz, taş ocağı açmak isteyen memleketlimiz. Bu kadar güzel bir diyardan bu kadar memleketlerine umarsız iş adamlarının çıkması nasıl oluyor anlaşılmaz! Yoksa siyaset ve para bu duruma mı ortam hazırladı? Ne diyelim biz şimdi. Gücünüz var, başarılarınız var ne güzel işte! Bizde de turizm yapabileceğiniz bin bir çeşit ürün var, diyar var. Memleketinizi tarumar etmek ne demek sevgili Artvinliler. Yurt yapacaksanız gelin milletin güzel çocuklarına yapın, hainlere değil. Yatırım yapacaksanız çevresel adaleti, doğa hakkını gözeterek yapın, yıkarak değil! Bozacak şüphesi bile varsa hiç yapmayın.

 

Bu özel coğrafya ve insanları; 25 yıldır devam eden ve kalkınma maskesi ile saklanan bir saldırı ile karşı karşıya. Bu saldırı; bilimi, hukuku, insanlığı, eşine az rastlanır biçimde kullanmakta, değiştirmekte hatta yok saymaktadır. AMA DÜNYA artık gözle görülemeyen bir zerrenin, bir virüsün tehdidine bile karşı koyamaz hale gelmiştir, NEDEN?  Neredeyse 60’lı yılların başından itibaren çevre bozulması denen, insan elinin dokunarak bozduğu doğal alanların tahribatının sonuçlarını söyleyip uyaranlar, yerini artık gösterip uyaranlar almıştır. Ama nafile, tüm başa gelenlere rağmen buna kulak asmayanlar pandeminin minicik yumruklarıyla sersemlemiş durumdalar. Ama bu arada suçsuz, günahsız ve çoğunlukla kimsesiz ve parasızlar daha çok zarar görmektedir. Dünya artık bilye dağıtmış gibi yalpalayarak dönmektedir. Ancak ne hikmetse fırsat bu fırsat diyen ve pandemiyi bile umursamayan yeşil kağıda tapanlar; sadece pandemi döneminde 85 yeni alana ve yeni talana giriştiler. Kamilet haftalardır çamur akıyor, öncesinde çimento akıyordu; Kamilet Vadisinin yapışık ikizi Durguna Vadisi 4 yıl önce tüm doğallığını kaybetti.

 

Cerattepe’den resmen irin akıyor ama içinde ne var bilemiyoruz. Bize göstermiyorlar bile. Bu daha başlangıç, eğer iddia ettikleri gibi temiz ise bırakın biz de görelim kaynağını. Yasak deniyorsa bilin ki suyumuz, toprağımız, balımız, meyvelerimiz kirleniyor hatta zehirleniyor demektir. Durum bu kadarla kalsa iyi! 250 Hektarlık Cerattepe maden sahası 8530 hektara çıktı, daha nerelere gider kim bilir. Bir sabah madenciler çarşıdaki bir lokantacının, bir eczanenin veya bir bakkalın kapısına dayanıp burası maden sahası çıkın derseler şaşırmayın değerli Artvin’liler. Onlar her yerin sahibi yapıldılar.

 

Şimdilerde Yusufeli Esendal için sondaj çalışmaları başlıyor. Altın, gümüş, kurşun peşinde yeni sömürgeciler. Köylüye soran bile yok. Sadece yol genişletme çalışmaları bile, madenciliğin nelere mal olacağını, köyü belki de ortadan kaldıracağını söylüyor. Yine Demirdöven köyünde yapılmaya çalışılan HES inşaatı, köylüleri daha şimdiden isyan ettirecek noktaya gelmiş. Muhtar isyan ediyor “ne istediniz de almadınız bu Artvin’den bu Yusufeli’nden, artık yeter” diyor.

 

Eskiden Maden sahası olan HOD’un başı yine madencilerle dertte. İzin alınan yaklaşık 8500 hektar maden alanı, köyü bir hap gibi yutacak. Eğer maden belasından kurtulamazsak, artık kekik esanslı Betnos Yaylasında, bal gibi soğuk suyu kana kana içerek yapacağınız pikniği de, buz gibi deresinde keyif yapmayı da unutacağız, hatta belki köyü de.

 

 

Aslında Artvin’de 325 farklı maden ruhsatı verildiğini biliyoruz. Ancak ihale edilince görüyoruz piyangonun kime çıktığını. Unutmayalım her ilçemiz her köyümüz ama maden, ama HES, ama baraj yüzünden tehdit altındadır. Yakın zamanda hiç birimiz bu açık doğa müzesi memleketimiz, turizmin de tarımın da yapılamayacağı, suların kirli aktığı, ormanın param parça olduğu hafriyat deposu haline gelsin istemiyoruz.

 

Bakın dünya güzeli, orman cenneti Cankurtaran mevkii, taş ocağı haline getiriliyor. Taş ocağı; sürekli gürültü demek, titreşim demek, toz demek, çirkinlik demek, balsızlık demek, kirli su demek, sağlığa zarar demek.

 

Sevgili Artvin’liler,

 

Her günün çevre günü olması gereken bir yılın, sadece bir çevre gününde daha yüz yüze geldik. Artık insanlar olabildiğince uzak, korkulu günler geçiriyor karantina içinde. Ama yöneticileri çok benzer olan bazı ülkeler, doğaya karşı da benzer şiddet uygulamaları peşinde. Pandemi günlerinde kazanılamayan ekonomik çıkarın, doğayı hızla sömürerek elde edeceklerini sanıyorlar.

 

Oysa şu sıralar bilim insanları, dünyada son 20 yılda oluşan 4-5 benzer virutik pandeminin en az yarısının, doğal alanların bozulması ve yok edilmesi ile doğrudan ilişkili olduğu açıkladı.  O bilim insanları ki bu pandemide tüm dünyada insanlığın yüz akı oldu. Ülkemizde de sağlık kahramanlarının kendi tıbbi değerlendirmelerinin yanı sıra, doğanın tahrip edilmemesi ve korunması yönünde görüş bildirmesi ne kadar manidardır. Madenci ya da HES’çi, doğaya burnunu soktukça, oradaki her türlü sorun toplumun sorunu olacaktır. Dağlardan gelen sularımız, içilemez olacaktır.

 

Ülkemizde 106 bin maden ruhsatı verilmişken, tüm dereleri HES’lere tahsisliyken, ormanlardan başka amaçlar için verilen saha 700 bin hektara ulaşmışken, atıklar derelere denizlere bırakılırken, çevre konusunda iyimser olma durumumuz yoktur.

 

Kalkınma doğal kaynakları yok etme pahasına olabilir mi? Hatırınızdan çıkarmayın eyy Artvin halkı! Hepimizin gözbebeği Ülkemizin ve de Artvin’imizin zaten yaralı ekosistemleri bu yükü kaldıramaz, Çevre günü, çevre için ağlaşma günü olmaya adaydır. Bu adaylığı insanlık elbirliği ile bitirmek zorundadır. Artvin halkı ve Yeşil Artvin Derneği yıllardır bunun küçük bir örneği için çalışmaktadır.

 

Yeşil Artvin Derneği, 25 yıldır yaptığı koruma mücadelesini aynen devam ettirdiğini, 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle bir kez daha saygıdeğer kamuoyu ile paylaşmaktan onur duymaktadır.

 

Kalkınalım derken, zaten zengin olan küçük bir zümrenin yarar sağladığı, buna karşılık insanlarımızın zarar gördüğü ve doğanın yok edildiği her kötü uygulamayı, toplum ve gelecek kuşaklar adına reddettiğimizi ifade etmekten de onur duyuyoruz.

 

Artvin’imizi korumaya söz vermiştik, halen hiç tereddütsüz sözümüzdeyiz. Yanımızda olun, bizimle olun.

 

Güzel çevrede sağlıklı ömürler dileriz.

 

Yeşil Artvin Derneği