Artvin Halkı ve Kamuoyuna Duyurulur

ARTVİN HALKINA VE KAMUOYUNA DUYURULUR

 

Değerli Basın mensupları,

Ülkemizin çevreye saygılı yurttaşları,

Çok değerli Artvinliler,

 

Son dönemde Cerattepe ve Artvin’deki diğer madencilik faaliyetleri ile ilgili yaşananlar nedeniyle bu basın açıklamasının yapılması gerekli olmuştur.

Ancak öncelikle gerek ülke sınırları içerisinde gerek ülke sınırları dışında terörle mücadele ederken şehit düşen güvenlik güçlerimize rahmet, ulusumuza ve yakınlarına başsağlığı, gazilerimize acil şifalar diliyoruz.

Artvin halkının çeyrek asırdır büyük azim ve kararlılıkla sürdürdüğü Cerattepe mücadelesinin aynı azim ve kararlılıkla sürmekte olduğunu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Halen Rize İdare Mahkemesinde ve Anayasa Mahkemesinde süren davalarımızın yanısıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile başka uluslarüstü hukuk yollarına başvurularımızı hazırlamaktayız. Zamanı geldiğinde bu başvurularımızı da yapacağız. Sadece mahkemelerdeki başvurular ya da hukuksal yollarla yetinmiyoruz. Daha Ocak ayı içerisinde ülke genelinde Artvinli hemşerilerimizin yoğun yaşadığı illerde yapılan imza kampanyası sonucu kısa sürede toplanan 40.000 imzayı birçok ilden gelen hemşerilerimizle birlikte Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına sunduk. CHP ve MHP grup başkanları ile CHP Genel Başkanına bir kez daha Cerattepe’de son durumu anlattık. Bu ve benzeri çalışmalarımız halen aralıksız devam etmektedir. Bütün illerdeki Artvinlilerin katılımı ile oluşturulan Artvin Çevre Platformunun alacağı kararları da yine sizlere duyuracak ve ortak eylemler geliştirmeye çalışacağız. Bu kapsamda yakında bir panel yapılması yönünde karar alınmış olup tarihini sizlere ayrıca bildireceğiz.

Esasen küresel krizini aşamayan kapitalizmin bütün dünyada doğaya saldırısının arttığı ancak bununla koşut olarak doğal felaketlerin giderek önlenemez hale geldiği bir dönemde yaşıyoruz. Bilim adamları yakın bir gelecekte küresel iklim değişikliğinin etkileri ile su kıtlığının yaşamsal sonuçlarını göreceğimizi söylüyorlar. Maalesef insanlık kendi ipini çekmede ya da bindiği dalı kesmede gözü dönmüş bir hırs içerisinde davranıyor. Bunun en somut ve acımasız halini de Artvin’de yaşıyoruz. Bu gözü dönmüşlüğün üzerine ülkemizde savaşlar-darbeler-olağanüstü haller ve valilik kararnameleri ile idare edilen bir yönetim anlayışından kaynaklanan hukuksuzluk eklendiğinde bütün bunlarla mücadele etmekte zorlandığımız, zaman zaman zayıf düştüğümüz oluyor kaçınılmaz olarak. Ancak bütün bunlara rağmen yaşamak için, bize emanet edilen bu dünyayı çocuklarımıza ulaştırabilmek için ve yokoluşun önüne geçebilmek için mücadele etmekten, dayanışma duygusunu güçlendirmekten başka bir seçeneğimiz yok. Şairin dediği gibi;

“Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,

Ya dünyamıza inecek ölüm”

Kamuoyuna yansımış olduğu kadarıyla 2018 yılı Ocak ayı içerisinde Cengiz İnşaat grubunun Murgul – Damar ve Cerattepe projelerinde çalışan işçilerin tümü iş koşullarının düzeltilmesi ve ücretlerinin iyileştirilmesi için işi durdurmuş, yapılan pazarlıktan bir sonuç alınamamış, işçilerin kararlılığı karşında işveren de bütün iş akitlerini sona erdirdiğini, işyerlerini kapattığını duyurmuştur. Bu projelerin özellikle istihdam sorununa çözüm olarak gösterilmeleri sebebi ile bu olayın incelenmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Özellikle bir maden kasabası haline gelen Murgul ve Damar’da ilçe ekonomisinin tümüyle madene bağımlı hale gelmesinin sonucu olarak örgütsüz işçilerin direnişi fazla sürmemiş, iş akitlerinin feshedilmesi işçiler ile esnafı ve bankaları karşı karşıya getirmiş, bu, direnişin kırılmasına, geri adım atılmasına sebep olmuştur. Madencilik girdiği alanlardan diğer sektörleri kovan bir faaliyet olduğundan ilçe ekonomisi madene bağlı hale gelmiş, çalışanların ve ailelerinin başka alternatifi olmadığından çaresizliklerinin kurbanı olmuşlardır. Murgul’da yaşanan Soma’da yaşananın tekrarı gibidir. Çok değerli tarım alanlarını madene terk eden Soma’lılar 301 evlatlarını toprağa gömdükten çok kısa süre sonra insanlık dışı kömür madenlerinin yeniden açılması için eylem yapmışlardır. Çaresizliğin sonu celladına muhtaç bir köle düzenidir. Murgul’da da çaresizlik işçilere diz çöktürmüş ve işverenin kabul ettiği koşullarda işletmelerin yeniden açılmasına dönüşen bir süreç yaşanmıştır.

Sevgili Artvinliler işte bir maden işletmesinin bizlere getireceği refah ve istihdam budur. Kölelik düzeyinde bir ücretle galerilerde en ağır koşullarda çalışma ve işverenin insafına terk edilmiş bir çalışma koşulu ve zamanı. Onun için madencilik istihdam değil çaresizlikle bağımlı hale getirilmiş bir ekonomi ve halk oluşturur diyoruz.

Yaşananlar Murgul halkına ders olmalı bir an önce alternatif yaşam olanaklarının, iş alanlarının, turizm, tarım ve hayvancılık alanlarının ve kooperatifçiliğin geliştirilmesinin yolu açılmalı, çalışanlar bu sarmaldan kurtarılmalıdır. Murgul’un gençleri madende ucuz işgücü değil doğada bir değer olmalıdır.

Artvin halkı ve yöneticiler de bunu görmeli ve madenciliğin gerçek anlamda ve süregelen bir isdihdam yaratmadığını tespit ederek, kamuoyundaki bu yanılgıyı düzeltmeli ve Cerattepe’de bir madenciliğe asla izin vermemelidir. Artvin ekonomisi hiçbir zaman madene bağımlı olmamış ve halk onur ve haysiyeti ile zalime muhtaç olmadan yaşamayı bilmiştir. Bundan sonra da madenciliği tümüyle yaşamından çıkararak yeni yaşam ve iş alanları yaratabilecek potansiyel her zaman vardır.

Madencilik, özellikle de ülkemizde olduğu gibi yağma ve talan anlayışı ile yapılan madencilik, istihdam yaratmaz, tam tersine çeşitli istihdam alanlarını yok eder. Ama madencilik işbirlikçi yaratır. Varlığı biraz da bu işbirlikçilere bağlıdır. Bu işbirlikleri genellikle kirli ilişkilere bağlı olup bunun bir örneğini son dönemde yine Artvin’de yaşadık. Bu maden şirketinin kurdurduğu bir dernek yönetiminin aylık ödemelerle para aldıkları, verilen görevleri eksiksiz yapacaklarını taahhüt ettikleri tespit edilmiş, bu durumun ortaya çıkması ile ödemeler durdurulmuş, ödemeler durdurulunca bir dernekte çalışmanın gereği de kalmamış ve dernek faaliyetlerine son verilmiştir. Ancak maden şirketinin Artvin halkını ve mücadelesini parçalamak için başka arayışlar içerisinde olacağı zaten bilinmekte ve her zaman beklenmektedir.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; Yeşil Artvin Derneği ve bileşenleri, ihanetlerine ortak arayanların sözleriyle açıklama yapmamaktadır. Bu konudaki açıklamalar madene karşı mücadele eden 70’i aşkın sivil toplum kuruluşunun ortak kararı ile yapılmakta olup bir açıklama yapılmadan önce de herhangi bir şekilde işbirliği içerisine girenlerle görüşülerek, söylenenlerin doğruluğu araştırılarak, vazgeçmeleri konusunda gerekli her yol denenerek yapılmaktadır. Daha önce işbirliği yaptığı için ismi açıklanan bir beton şirketiyle 3 kez görüşme yapıldıktan sonra kamuoyuna duyurulmuş, her zaman yanlıştan dönülmesine fırsat verilmiştir.

Bütün bu işbirlikleri esasen maden şirketinin kirli oyunları ve mücadeleyi bölme amacı taşıyan saldırılarıdır. Bu saldırılar özellikle stratejik kişi ve kurumlar seçilerek yapılmakta, bu şekildeki işbirliklerinin toplumsal etkileri çok daha ağır olmakta mücadeledeki kırılmanın artçı sarsıntıları çok uzun sürmektedir.

Nitekim 2017 yılı sonlarında 25 yıllık bu mücadelenin her zaman en ön saflarında yer alan bir siyasi partimize başkanlık düzeyinde yapılan bir saldırı parti yöneticilerinin ve partilerine ve Artvin’e gönülden bağlı üyelerinin çabası ile karşılıksız kalmış, bu saldırı boşa çıkarılmış ancak bu, mücadeleye büyük zarar vermiştir.

Bu konu ile ilgili Deriner Beton isimli şirket yönetimi ile de üç kez görüşülmüş ancak bir sonuç alınamamış olup işbirliği yapan diğer beton şirketi gibi bu şirketin ismini de duyurmak zorunlu olmuştur. Bu alışverişe aracılık eden Gökhan Topçuoğlu isimli kişiye ise ulaşılamamıştır. Bütün bu durumu Artvin halkının bilgisine sunuyoruz. Bu şirket bütün uyarılarımıza rağmen maden şirketine beton-kum-çakıl vermeye devam etmektedir. Benzeri işbirliklerini bu güne kadar Artvin halkına bildirdiğimiz gibi bundan sonra da bildirmeye devam edeceğiz. Bu vesile ile ilimizdeki bütün sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarını da maden şirketinin onları mücadeleden düşürmeye dönük saldırılarına karşı uyanık olmaya çağırıyoruz.

Bütün bunları biliyoruz ancak asla inancımızı kaybetmiyoruz. Bu ülkenin mayasında işgalcilere karşı ölümü göze alarak savaşanların inancı ve kararlılığı vardır. Bu ülkeyi, düşman Polatlı’ya ulaştığında ve top sesleri  ilk mecliste duyulduğunda “anlaşalım, geri çekilelim, yeni bir konsept belirleyelim” diyenler değil “ya istiklal ya ölüm” diyenler kurtarmıştır. Ali Kemal müsveddeleri zafer çığlıklarıyla bir yandan işbirliği yapanları kutsarken bir yandan da neden sessiz kaldığımızı sorgulamak cüretini göstersede bizler bu mücadelenin haklı olduğuna inananlar mücadeleden de Cerattepe’den de asla vazgeçmeyeceğiz. Gücümüzü bilimden, evrensel hukuktan ve adaletten alanlar olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Bu vesile ile Belediye Başkanımızın Bursa’da basına yaptığı bir açıklama hakkında düşüncemizi elbette söylememiz ve düzeltmemiz lazım: Bu açıklamada Sayın Kocatepe Cerattepe ile ilgili tek raporun kendisi tarafından hazırlatıldığını söylemiştir. Öncelikle Cerattepe’de madencilik yapılamayacağına ilişkin onlarca değişik kurum tarafından düzenlenmiş rapor bulunmaktadır. Artvin Orman Fakültesinin daha 2006 yılında 23 akademisyeni tarafından verilen rapor Senatodan geçirilerek akademik görüş haline getirilmiştir. Ülkenin en önemli bilim kurullarının verdiği raporlar mevcut olup istenmesi halinde bunları sayın başkana sunabiliriz.

Ancak bundan daha önemlisi bu raporların gereği olarak ne yapıldığıdır. Gerçekten de sayın başkanın sözünü ettiği rapor da önemli bir rapordur. Bu raporda projenin rantabl olmadığı, zararları olduğu, ülkeye ekonomik katkısının sadece 42.000.000.-TL olduğu belirtilmiş olmasına rağmen sayın başkan bu mücadelenin neresinde yer almaktadır. Raporun gereğini yapmış mıdır, yapmakta mıdır, doğru soru budur.

Bir anmayı da elbette unutmuyoruz. Bu hafta Cerattepe mücadelesinin en kritik aşamalarından olan 15-16 Şubat 2016 günü başlayıp devam eden haftanın 2. yıldönümüdür. O günler bir hukuksuzluk ve vahşet ile dünyanın gözü önünde bir halkın orantısız bir güçle ezilmeye çalışıldığı unutulmaz bir baskı ve direnişin yaşandığı günlerdi. Yaşam hakkını herşeyi göze alarak en barışçı şekilde savunmaya çalışan bir halkın çığlığını bütün dünya duydu, bir tek onlar duymadı. Hafızalarımızdan hiç silinmeyecek, çocuklarımıza anlatacağımız  245 gün süren nöbetlerin ardından gelen bu direnişi tarihe not düşüyor ve hiç unutmuyoruz.

Ödenmesi gereken bir gönül borcunu da yeri geldiğinde ödemek istiyoruz. Cerattepe mücadelesinin her aşamasında hiçbir karşılık beklemeden yanımızda yer alan hukuk adamlarını, avukatları ve hukuk kurumlarını, özellikle Barolarımızı ve Türkiye Barolar Birliğini asla unutmuyoruz. Türkiye Barolar Birliğine ve Barolarımıza yönelik saldırıyı kabul etmiyoruz. Türkiye Barolar Birliğinin 24.02.2018 tarihli Ankara toplantısına Cerattepe’den selam ve sevgiler gönderiyoruz.

Cerattepe mücadelesi 25 yıldır süren bütün dünyada örnek olmuş bir sivil toplum hareketi ve eşsiz bir mücadeledir. Yaşamı yok eden bu gözü dönmüş doğa katliamına karşı Artvin halkının mücadelesi her zorluğa karşı  sürecektir. Bu mücadeleye bütün Artvinlileri, çevre dostlarını, ülkenin gerçek yurttaşlarını bekliyor, saygılar sunuyoruz.21.02.2018

YEŞİL ARTVİN DERNEĞİ