Ya bi dur!

L. DOĞAN TILIÇ

Çayeli girişinde bir dükkân; dükkân ama kendisine market diyor. Tabelasından belli: YA Bİ DUR MARKET

Dükkân sahibi, gelip geçen yolculara “Dur da bir şeyler al” demek istese de, o tabelayı bir muhabere alanının girişine konulmuş “Ey Yolcu!” uyarısı gibi okuyorum:

Ey yolcu! Durmadan, bakmadan, görmeden geçebileceğin bu cennet topraklarda bir şeyler oluyor. Bak, daha birkaç yıl önce neşeyle çağıldayan derelerden gözyaşı akıyor şimdi. Dağların ormanların oksijeni ile insana hayat veren Artvin’de barajların rutubeti boğuyor şimdi. Başını kaldır bak! Bağrı yarılmış dağlar, balta değil buldozer vurulmuş ormanlar göreceksin. Belki son kez göreceksin! Maden diye, HES diye, Yeşil Yol diye açılan yaraların kanayışına tanık olacaksın. Hoyrat insan elinin, vahşi kapitalizmin, bir gün sonrasını düşünmeyen kâr hırsının, atalardan miras değil çocukların emaneti olan doğanın; kurdun, kuşun, börtünün böceğin, arının ayının, o bilcümle hayvanat ve bitkiyatın imdat sesini duyacaksın.

Ya bi dur! Bi bak! Bi gör! Bi dinle!

Artvin Cerattepe’de bakır çıkaracağız diye, ki niyet altına aynı zamanda var, dağ delinmeye başlandı! Yıllardır her yaştan, her görüşten; kadın erkek çoluk çocuk Artvinlilerin itirazını hiçe sayıp; mahkeme, hâkim, bilirkişi, vali değiştirerek Cerattepe’de dağı delmeye, Artvin’in altını oymaya başladı şirket.

Bu işin sonunda insan kalmayabilir Artvin’de. “Her yörenin bir meşhuru vardır, Artvin’in de şoförü meşhurdur” derler. “Yalnızca bir kez kaza yapar.” Bu yalçın coğrafyada, yalçınlığı ile buzul çağından beri kendini korumuş ormanların coğrafyasında, kurt kuş börtü böcekle birlikte insan da gidince, şoför mü kalır?

15 yıl kadar önce dolaştığım ve gürül gürül akan derelerinin suyunu içtiğim Doğu Karadeniz’de dereler “susamış” şimdi. HES’lerle boğazları sıkılan ve ekosistemin devamı için yüzde 40 su bırakılması gereken derelerin suyunun yüzde 90’ı alınınca, sadece gözyaşı akar olmuş derelerden!

Cengiz Holding’in ETİ Bakır şirketinin polisle, jandarmayla, gazla, plastik mermiyle Artvin halkını çiğneyerek çıktığı Cerattepe’de; ki ilk kazmayı vuran yabancı şirketler “Artvin halkını ikna edemeyeceğimizi gördük” diyerek bırakıp gitmişler. Halka inat altı oyuluyor Artvin’in.

Kadim ormanların ağaçları kesiliyor. Meşhur “Şu kadar kestik ama bu kadar dikeceğiz” söylemi eşliğinde. Oysa, kesilen ağaçların yerine dikilenlerin “orman” olabilmesi için en az 300-400 yıl gerek!

Bütün bunları yerinde görmemiz için bir grup gazeteciyi bölgeye davet eden Yeşil Artvin Derneği, hiçbir siyasi parti rozeti takmadan, başkan Neşe (Karahan) Abla’yla yıllardır sadece yöredeki yaşamı savunarak bir “vatan mücadelesi” veriyor.

Vatan mücadelesi”… Bu “doğru sözün” sahibi de dün AKP muhalifi bir partinin başkanı iken bugün AKP’nin İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu. Eski kimliğiyle gelip ziyaret ettiği Yeşil Artvin Derneği yöneticilerine “Siz bir vatan mücadelesi veriyorsunuz” diyor. Dün “vatan mücadelesi” veriyorsunuz denilenlere en fazla dokunan da, şimdi o sözün sahipleri tarafından “terörist” ilan edilmeleri.

Cerattepe’de maden şirketine karşı mücadelede sağcısı solcusu bir olmuşlar. Dağda nöbet tutarken “Devrimciler nöbeti ülkücülere devrediyordu. AKP’lisi de CHP’lisi de birlikte mücadele veriyordu” diyerek Neşe Abla. Şimdi AKP uzaklaşmış iyice, aman Reis’i kızdırmayalım diye!

Maden sahasının genişletilmesiyle kenarlarından tırtıklanan Hatila Milli Parkı’nda 900 farklı tür bitki var; 90’ı endemik. Cerattepe’de madenciliğin ormana, doğal yaşama, suya, arıcılığa uzanan zincirleme etkileri olacak diyen ve bu ormanları en iyi bilen bilim insanlarından olan Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu’na göre, çanlar bazıları tümüyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan o endemik türler için de çalıyor.

Daha işin başında tünel açılırken yapılan patlatmalarla aşağıdaki evler yerinden oynuyor. Demirci mahallesinde yaşayan 69 yaşındaki Hediye Altıntaş; “Mahallemizin adı aslında İtliyet. Değiştirdiler. Orada patlatıyorlar, burada ev oynuyor. Gece uykumdan fırlıyorum” diyor. Konuştuğumuz şirket yöneticilerine göre ise, “Sıkıntı yok”, patlatmalar sırasında hemen tünelin ağzında yemeklerini yiyorlar.

Daha şimdiden ormanın içine yuvarlanan atıkların yol açtığı kirliliği gözlerimizle görüyoruz. İki derenin birbirine karıştığı noktada derelerden birinden eğilip su içebiliyorsunuz, diğeri “beyaz” akıyor. Aşağıda, o iki suyun karıştığı dereden bahçesini sulayan 79 yaşındaki Mevlüt Altınbaş; “Tepki olunca gece bırakmaya başladılar, gece su süt gibi akıyor” diyor. O sütün “yaktığı” patatesleri gösteriyor. Şirket yöneticisinin bundan da haberi yok: Biri “Yağmurdandır” diyor, diğeri “Bir araştıralım.

Şirket sözler veriyor; “İnşaat sahası üzerindeki yüzey toprağı sıyrılacak ve depolanacak. Maden faaliyetlerinin tamamlanmasından sonra bu toprak geri serilecek ve bölge ağaçlandırılacak. … İnşaat sahasındaki endemik bitkiler, siklamen, oradan alınıp başka yerlere dikilecek.” İnşaat sahasında bunları sorduğumuz yöneticiler oradan alınıp başka yere dikilmiş bitki gösteremiyor, depolanmış bir yüzey toprağı da göremiyoruz!

Cerattepe direnişinin 94 yaşındaki sembollerinden Erzade Teyze, bu dağların bitkilerinin ilaç olduğunu anlatıyor. “Madencilik yapılırsa Arap ülkeleri gibi çölde yaşayacağız. Bu doğaya kıyılır mı?” diyor. 94 yıl yaşadığı toprakları savunuyor ve 94 yıl daha yaşasa onun her günü bu doğa için mücadele etmeye kararlı.

43’te asker oldum. 2. savaşta askerdim. 48 ay askerlik yaptım” diyen “1340 doğumlu Hacı Ali Keklik”, madene karşı çıkan Artvinlilerin üzerine hastane önünde gazlarla, plastik mermilerle saldırılırken yeni bir savaşın içinde bulmuş kendini. “Ne askeriye, ne polis, ne savcı, ne hükümet, kimse bu millete sahip çıkmadı. Eli boş millet ne yapsın, Artvin’i kırıp geçeceklerdi” diyor. Hacı Ali Dede’nin, elinde evine atılan gaz fişeği ile, polisin karşısında duruşu da sembol olmuş.

Buranın insanları… Artvin dağlarından ilaç çiçekler toplamış Erzade Teyze… Murgul’dan emekli olmuş, kendisine emekli maaşı getiren madenin insanlara ölüm de getirdiğini görmüş Miyase Teyze… 1340’lı Hacı Ali Dede… Onların torunları yaşında gençler; Hazirancı SercanHalkevci Dursun AliTEMA’dan KübraADD’li Saniye… Ve daha niceleri… Hep aynı kaygıları, daha şimdiden kaygıdan gerçeğe dönüşen tahribatı, kirliliği anlatıyorlar.

Ya bi dur! Bi dinle!

Konuşanlar kolayca “terörist” damgası yapıştırdıklarınız değil. Demokrat Partitemsilcisini dinle. Saadet Parti’liyi dinle. Konuşmaya korkmayan AKP’liyi dinle. Türkiye Kamu Sen temsilcisi İsrafi Bayrak’ı dinle. Bak; “Bu memleket meselesi, vatan meselesi. Memleketin kurduna kuşuna, suyuna sahip çıkamayan, bayrağına sahip çıkamaz. Burada şucu bucu yok. Hepimiz burada vatanseveriz” diyor!

Ya da şimdi İçişleri Bakanı olan Soylu’nun, dün bir başka parti başkanı olarak Yeşil Artvin Derneği’nde yaptığı konuşmayı dinle: “Siz vatan savunması yapıyorsunuz!

Ya bi dur! Daha fazla yıkmadan, kırmadan, dökmeden, yok etmeden dur! (Birgün Gazetesi)