Cerattepe Direnişi

ÖZCAN YÜKSEK

Arabamız Artvin’e girince, Neşe Hanım’ı, valiliğin yanındaki pastanesinin kapısından aldık. Nur Neşe Karahan, Yeşil Artvin Derneği başkanı; kentin, üzerine kurulduğu dağın ucunda, Cerattepe’deki maden direnişinin öncülerinden. Cerrattepe’ye kaç kilometre var diye sordum.

– Buradan mı? Yaklaşık 12 – 13 kilometre daha çıkacağız.

– Yani o kadar alan onların öyle mi?

– Bakın şu yukarılar Cerrattepe, gördüğünüz alan Cerrattepe oraya çıkacağız, buraların hepsi maden ruhsat alanı.

– Görünen o ki tüm tepeyi madene vermişler. Şehrin üst tarafından başlayıp, karşı tarafına geçip baktığınız zaman, gözünüzün gördüğü ve göremediği her yer maden alanı, sadece alt mahalleler ve merkez yerleşke hariç. Böyle bir plan bekliyor Artvin’i ve bir şehir direniyor.

– Şehir esnafının direnişi desteklediğini söylemiştiniz?

– Çok az sayıda farklı düşünen de var, hani yüzde 100 demeyelim ama yakın.

Neşe Hanım anlatıyor, dinliyoruz. Bir yandan da Cerattepe’ye çıkıyoruz. Bu “Genya Dağı” diyor, devam ediyor: “Özel bir ekosistemdir. Burası Doğu Karadeniz’in doğal yaşlı ormanları. İkinci Buzul Çağı’dan beri korunarak gelmiş. İki binin üzerinde bitki çeşidi var. Yalnızca Artvin’de 230 kelebek çeşidi sayılıyor. Bu mücadele sırasında yılanlarımızın bile çok kıymetli olduğunu öğrendim. Mesela bu Cerattepe’de vaşak var, karaca var, boz ayı var. Dünyanın üç sıcak noktasından biri Artvin ormanları.”

Cerattepe Direnişi, yirmi yıl önce başladı, tüm hikâyeyi Neşe Hanım’dan dinledim: “Doğu Karadeniz’de tıraşlamalar yapılıyordu önceleri, sonra bunun yanlış olduğunu kabul edip vazgeçtiler. O vakitler halk da karşı çıkıyor, bu tıraşlamaların yanlış olduğunu söylüyor. Ayrıca Artvin yöresinde “yasaklar” diye gelenekler var, aslında çok eski vakitlerden beri köylerde uygulanan yasaklar. Yasaklar yazılı olmayan, toplumsal kurallar. Yüzde yüz uyuluyor. Asırlardır devam ediyor.

Devletin orayı burayı talan etmesi en başta bu kadim doğa tabusuna aykırı. Yalnızca Artvin’e özgü de değil, Artvin’in ilçelerinde de uygulanır bu. Artvin’deki arazinin yapısından kaynaklanır mesele. Çok zengin bitki örtüsüne ve yaban hayata sahip, dik bir şehirdir burası.

Evet, 1995’te ilk olarak Cominco şirketi, daha doğrusu ilk önca MTA, Cerattepe’de arama yapıyor. Bir altın madeni cevheri buluyor MTA ama Artvin bunun hemen üstünde diyorlar. Kazı için yapılacak patlatmalar sonucunda çok heyelanlı ve eğimli yapıya sahip şehir tehlikeye girebilir. Şehrin suları da buradan geliyor. Bunu MTA söylüyor. Raporlar var. Burada madencilik olmaz deyip kapatıyorlar dosyayı. Ama MTA’nın mühendisi, Trabzonlu bir mühendisimiz, Artvin’deki evinde, kayınpederine sen şimdi burada arazileri kapat diyor! Oraları satın alıp imtiyaz hakkına sahip oluyorlar. Sonra da burayı Cominco şirketine devrediyorlar.”

Neşe Hanım anlatırken bir yandan da maden için tıraşlanan orman alanını gösteriyor bana. Sonradan Orman Bakanlığı izin vermemiş madene. Gizlice yapılan sondaj çalışmaları sırasında tarlalarda nedensiz yere inekler ölmüş. Halkın sondajlardan haberi olmamış.

Aslında 1993 – 94’te ilk sondajlar yapılmış, inekler durup dururken ölmüş, kimse bundan ders çıkarmamış. Sondaj sırasında asit ve birtakım kimyasallar kullandıkları için olmuş bunlar. İnceleme için zehirlenmiş ineklerin Erzurum’a yollanan etleri de kaybolmuş. O zamanın Artvin Valisi Selahattin Onur halkı uyarmış: “Bu insanlarla tek tek baş edemezsiniz. Bir dernek oluşturun, birlik olun. Bu iş tehlikeli işe” diye iyice tembihlemiş. Yani vali burada madenciliğin doğru olmadığı yönünde kendi bürokratına, jeoloğuna araştırma yaptırıp adamlara rapor tutturuyor.

Bu uyarı üzerine Artvin halkı 1995’te bir dernek kuruyor. O esnada şirket burada Artvin’de bir panel yaptı, işte çok güzel kuşe kâğıtlara, sekiz ton altın madenciliği yapacağız, on senede çok güzel şeyler olacak, Türkiye kalkınacak, Artvin kalkınacak, şu olacak bu olacak falan demeye başlıyorlar. Artvin halkı ilk tepkiyi orada veriyor. İlk itiraz dalgası kendi yaptıkları bilgilendirme toplantısı sonunda yayılıyor.

Ardından Yeşil Artvin Derneği kuruluyor. Tüm siyasi partileri, çevreleri bir araya topluyor dernek: “Bu Artvin’in yaşamsal meselesidir, ne olduğunu net anlayalım, üniversite hocalarını çağıralım” diyorlar. Akademisyenler gelip incelemelerde bulunuyor ve Artvin halkına, endişelerinizde çok haklısınız, buraya kazma bile vurdurmayın diyorlar.

Sonrasında spor salonunda halkı bilgilendirme buluşması yapılıyor, konunun uzmanı üniversite hocaları halkı bilgilendiriyor, ardından büyük doğa mitingi gerçekleştiriliyor. Kapı kapı gezip imza toplanıyor. Zamanın çevre bakanı İmren Aykut’a gidiliyor. Cominco, arama tüneli adı altında ilk şirket tünelini de açmış. Nasılsa Türkiye’de her şey kolay, Maden Yasası her şeye izin veriyor, arama tünelinin yüzde 70’ini devlet karşılamış.

Neşe Hanım diyor ki: “Maden Yasası’na bakmaya başladık, nedir, ülkeye ne kadar faydası var vesaire… Baktıkça beş kuruşluk hayrı olmadığını gördük. Öyle bir hesap yapılmış ki imtiyazlar ve geri ödemelerle, neredeyse gelin bizim ülkemizdeki madeni alın götürün diye üstüne para veriyoruz. İşte arama tüneli, yüzde 70’ini devlet karşılıyor, yeter ki gel, ara, çıkart, götür.

– Hangi ülkeye ait bu şirket?

– Kanada.

– O zamanki çevre bakanı hakikiydi, halkın da tepkisiyle Cominco çekildi çekilmesine ama işleri yine bir başka Kanadalı firmaya devretti: Şu anda Çayeli’ndeki kirli madenciliği yapan firma Çayeli Bakır. Diğer yandan Türkiye’deki en temiz madencilik diye gösterilen firmadır bu.

– Neden kirli?

– Hiç gittiniz mi Çayeli Bakır’a, çok temiz gösterir kendini, aslında denize direk deşarj yapar, derin deşarj denir. Evet direk deşarj yapar, küçük bir yerdir Çayeli. Aslında asıl ismini, Inmet Mining’i kullanmaz, Çayeli Bakır der. Artvin’de de kullanmadı.

Cerattepe’de, her gece bir köyün nöbet tuttuğu muhteşem doğa direnişi sürüyor. Yeşil Yol, tüm Doğu Karadeniz Dağları’nda, gizli planlarda belki çok daha geniş alanda, dünyanın bu sayılı doğal alanında, gözü dönmüş bir yağma planının kod adı sanki… (Mağma Dergisi, 16.02.2016)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.