BASIN AÇIKLAMASI VE ÇAĞRI
13 Temmuz 2020 günü saat 19.00 sıralarında Artvin Yusufeli ilçemizde bir anda başlayan sağanak yağış felakete dönüşmüş ve bir araçta 3 kişilik bir aile olmak üzere dört hemşerimiz feci şekilde can vermiştir. Yine sağanak yağış nedeniyle Yusufeli Barajı şantiye alanında büyük maddi kayıplar olduğu söylenmektedir. Bir sonraki gün de Rize Çayeli’nde Bakır maden işletmesinin bulunduğu Madenli Beldesinde ekosisteminin tahrip edilmesinin sonuçları ağırlaştırdığı benzer bir felaketin yaşandığını basından öğrenmiş bulunuyoruz.
Öncelikle, bilim adamları onlarca yıldır küresel iklim değişikliği ile yağış sistemlerinin değiştiğini, bir anda yağan yağışların felakete dönüşeceğini buna göre gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyor ve uyarıyorlar. İklim değişikliğinden kaynaklanan bu yağış sistemini önlememiz elbette mümkün değildir. Ancak deprem, sel gibi (elbette sebepleri üzerine çalışmalar yapılarak çözümler aranabilir olsa da) felaketlere karşı tedbirler alarak bunların etkilerini en aza indirmemiz tümüyle bizim elimizdedir. Bu şekilde risklerin neredeyse sıfırlandığı örnekler bilinmektedir.
Yusufeli Barajı Limak Şantiyesi civarında meydana gelen olay da bu bakış açısıyla değerlendirildiğinden meydana gelen olayın bir afet değil CİNAYET olduğu görülmektedir. Baraj inşaatı bağlantı yolları kapsamında T-21 tünelinden çıkan bütün hafriyat kuru dere olarak bilinen ve sürekli sel sularının geldiği alana hiçbir önlem almadan yığılmıştır. Bu alan ulaşım yolu dolgu alanı olarak gösterilmiş olup esasen kuru derenin ve vadinin viyadükle geçilmesi ya da menfez ve beton setlerle tahkim edilmesi gerekirken sadece baraj inşaatını yapan Limak Şirketinin daha fazla kar hırsı ile hafriyat uygun alana taşınmamış en yakın dere yatağı doldurularak bu cinayete sebep olunmuştur. Ölümlerin sebebi yağan yağmurun şiddeti değil, çeteleşmiş bir beton lobisinin yasaları hiçe sayıp en az maliyet – en fazla kar anlayışına odaklanmış olmasıdır. Baraj inşaatını kontrol yükümlülüğü altında olan DSİ yetkilileri ise bu cinayete göz yummuşlardır. Yapılan işin ve imalatın hatalı olduğu çok açık iken buna göz yumulmuş, izin verilmiştir. En küçük yağmurda bile dere yatağında hızlı bir akış meydana gelir iken ve daha önce de birçok kez sellenme olduğunu bilen kontrol yetki ve görevlileri görevlerini yerine getirmemişlerdir.
Meydana gelen bu cinayette daha 16 yaşında ömrünün baharında bir genç ile anne ve babası araç içerisinde tünele sürüklenerek balçık halindeki selde feci şekilde can vermiştir. Olaydan sonra kamu idarecileri de beyanatlarda bulunmuş ve bazen olayın sebebini saptırarak bazen gerçeğin üstünü örterek bu açık cinayetin faili olan şirketin yanında saf tutmuşlardır. Artvin Valisi Yılmaz Doruk dört kişinin öldüğü olayda ‘ancak baraj inşaatının çalışmasına bir mani yok, şükür’ diyerek ölenlerin ruhlarını incittiği gibi, Limak inşaatın sorumluluk durumunu göz ardı ederek, bir felakette korunması gereken en önemli şeyin insanların canları değil de barajın inşaatı olduğunu, kamu idaresinin önem sıralamasında lanet olası bir beton yığınından daha önemsiz olduğumuzu hafızalarımıza kazımıştır. Yine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise bu konudaki konuşmasında ölenlerin dere yatağında değil iki tünel arasında öldüğünü göz ardı ederek dere yataklarına ev yapılmaması gerektiğini bildirmiş ve deprem, sel ve afetlerle birlikte yaşamaya alışmamız gerektiğini anlatmıştır. Dere yatağını hafriyat ile dolduran şirket hakkında hiçbir beyanı olmamıştır. Tam tersine bu şirket ve baraj hakkında düzülen övgüler kamu idaresinin yandaş bir şirketi aklama çabası ve soruşturma makamlarına da yönlendirme niyetidir. Bir şantiye alanında sel ve felaket olmuş ancak sayın bakan vatandaşlarla belediyeye tavsiyelerde bulunurken olayın sebebi hakkında tek bir kelime etmemiştir.
Derneğimiz Yusufeli Barajına başından bu yana karşıdır. Bunun bir enerji projesi değil ülkeyi borçlandırma projesi olduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yusufeli ve Artvin çok değerli bir vadiyi yok eden bu projenin ağır etkilerini bundan sonra daha ağırlaşarak yaşayacaktır. Bu olağan etkilere bir de hukuk tanımaz bir şirketin yasal olmayan, çevre kaygısı taşımayan, işçi sağlığını düşünmeyen ve işçilere esir muamelesi yapan bir şirketin faaliyetleri eklenmiştir. Çalışanlar Covit-19 pandemisi bahane edilerek 20 Marttan itibaren şantiyede tutulduklarından 02 Temmuz’da işi bırakmışlar ve ancak ondan sonra ailelerinin yanına gidebilmişlerdir. Geçmişte de birçok iş kazası olmuş, sendikalaşmanın şiddetle engellendiği işyerinde hiçbir işçi hakkı kabul edilmemektedir.
Son olarak Limak Şantiye alanında meydana gelen sel felaketi tam anlamıyla bir cinayet olup sorumluları Limak şirketinin sahipleri ve denetim görevini yerine getirmeyen DSİ 26. Bölge Müdürlüğü yetkilileridir. Meydana gelen bu olayda yaşamını yitiren dört yurttaşımız bu kasıt ve ihmaller nedeniyle ölmüştür. Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığının gerekli soruşturmayı yaparak sorumlular hakkında dava açması için bütün Artvinliler olarak çağrı yapıyoruz. Soruşturulmayan her suç bir sonrakinin izin belgesi olmaktadır. Buna göz yumulmamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. 16.07.2020
Yeşil Artvin Derneği