Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de pandemi nedeniyle olağanüstü günler yaşamaktayız. Her gün onlarca insanımızı kaybediyoruz, hastaneler ağır hastalarla doluyor, yakınlarımızın yanına gidemiyor, seyahat edemiyor, dostlarımıza sarılamıyoruz. Bizim kuşağımızın hiç bilmediği bir dehşet durumunu yaşıyoruz ve ne zaman biteceğini de bilmiyoruz. Milyonlarca çalışan işini kaybediyor, binlerce işyeri kapanıyor, sokağa çıkma yasakları yaşlılarımızda, gençlerimizde travmatik ruhsal bunalımlara yol açıyor. Ülke olarak bu krizden ancak dostlukla, dayanışma ile paylaşma ile çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Yine bu vesile ile dünyaya yaptığımız kötülüklerin ve çevre felaketlerinin farkına varacağımız, yok oluştan önceki son fırsatı değerlendirebileceğimiz bir bilince ulaşmayı umut ediyoruz.
Ülkemizin tam da böylesi bir birlikteliğe, bilince ve dayanışmaya ihtiyacı var iken kalemini maden şirketlerine kiralamış, kimliği ve kişiliği bütün Artvin tarafından bilinen, görevlendirilmiş bir kişinin yazdığı yalan yanlış, manipülatif bir yazıdan hareketle bir siyasi partinin il başkanı, durumdan vazife çıkararak insaf ve izan ölçülerine sığmayan ve açık yalanlar içeren bir açıklama yapmıştır. Esasen cevap vererek değer vermenin bile yanlış olduğunu bildiğimiz bu açıklamaya, sosyal medyada köpürtülmesi ve başka kırgınlıklara sebep olması nedeniyle bu aşamada cevap vermek gerekli olmuştur.
MHP Artvin İl Başkanı tarafından yapılan açıklamada; “HDP Genel Başkan Yardımcısının Artvin’e gelerek bir dizi temaslarda bulunduğu ve bu arada Yeşil Artvin Derneği ile görüştüğü konu edilerek bu görüşmede Yeşil Artvin Derneği yöneticileri ile aynı zamanda CHP Artvin İl Yöneticilerinin bulunduğu, görüşmeden sonra dernek yönetimi tarafından bir açıklama yapılmadığı, görüşmenin HDP Genel Başkan yardımcısı tarafından açıklandığı, dernek yönetiminin yapılan ziyareti kabul ettiği ancak kamuoyu ile paylaşmaktan çekindiği, bu görüşmenin neden gizli tutulduğu, hukuki süreç tamamlanmasına rağmen ilimizin toplumsal bir sorunu gibi gösterilerek istismar edilen bir konuda HDP ile yapılacak görüşmenin faydasının ne olduğu, görüşmenin CHP İl Yönetimi tarafından desteklenip desteklenmediği, CHP İl yönetiminin görüşmede bulunan yöneticileri hakkında işlem yapıp yapmayacağı, İyi Partinin bu konuda ne düşündüğü sorgulanmakta ve bu görüşmeden hareketle siyasi partiler arasındaki ittifak çatışmaları” mevzu edilmektedir. Sapla samanın bu kadar karıştırıldığı bir metni yanıtlamak elbette zordur.
Öncelikle HDP’nin Ekolojiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ile Dernek yönetiminin belirtilen tarihte yaklaşık 1 saatlik bir görüşme yaptığı doğrudur. Görüşme talebi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Naci Sönmez’den gelmiş olup kendisinin Fatsa’lı olması ve Fatsa’daki altın madeninin çevreye verdiği zararları yakından bilmesi nedeniyle yararlı da olmuştur. Genel Başkan yardımcısı bir dizi görüşme için gelmemiş, konumu itibariyle sadece dernek yönetimimiz ile Cerattepe için görüşmüş ve geri dönmüştür. Görüşmede Yeşil Artvin Derneği yöneticileri dışında ayrıca CHP yöneticileri bulunmamıştır. Ancak dernek yöneticilerinden ikisi aynı zamanda CHP il yöneticisidir. Şüphesiz toplantıda CHP İl yöneticisi olarak değil dernek yöneticisi olarak bulunmuşlardır. CHP il yönetiminin bu iki yöneticisi hakkında bir işlem yapıp yapmayacağını sorgulamak en azından siyasi nezaket kurallarına aykırı olduğu gibi MHP yönetiminin haddine kalmamıştır. Görüşmeden sonra dernek yönetimimiz tarafından bir açıklama yapılmamıştır. Çünkü açıklama yapmayı gerektirir bir durum olmamıştır. Kaldı ki derneğimizi bir çok kez MHP dahil siyasi partiler, siyasi kişiler, bakanlar, milletvekilleri, oda başkanları ziyaret etmiş, ancak hiçbirinde derneğimizin bir açıklaması olmamıştır. Ziyaret eden kişiler ziyaret sırasında kendileri basını da davet etmişlerse ve bu nedenle basında haber olmuşsa derneğimiz bunu da engellememiştir. Toplantı gizli tutulmamıştır, gizleyecek bir şeyimiz yoktur. Bir tarafı Ülkü Ocakları, bir tarafı Ensar Vakfı olan, koridorlarda kamerası bulunan, kapısı herkese açık bir yerde yapılan toplantının gizli olduğunu ileri sürmek herhalde akıl tutulması olsa gerekir.
MHP yönetiminin asıl sıkıntısı ise kendi beyanlarından anlaşılmaktadır. Cerattepe sorunu ile ilgili olarak “Hukuki sürecin tamamlanmasına rağmen ilimizin toplumsal bir sorunu gibi gösterilerek istismar edilmeye çalışılan bir konu” olarak bahsedilmektedir. Yani rahatsızlık, aslında hukuki süreç tamamlandığına göre madenle niye uğraşıyoruz, niye karşı çıkıyoruz, neden madencileri rahat bırakmıyoruz? rahatsızlığıdır. Şunun bilinmesi gerekir ki Cerattepe mücadelesi bir hak hukuk yaşam ve adalet mücadelesi olarak 25 yıldır sürmektedir. Bu mücadele mahkemede başlamamıştır ki mahkemede bitsin. Hukuki süreç tamamlanmamıştır, devam eden davalar olduğu gibi davalarla sınırlı bir mücadele de değildir. Hukuki sürecin tamamlanmasından söz eden dönemin başbakanı Davutoğlu’dur. MHP İl Başkanının da katıldığı toplantıda 2 saat Cerattepe sorunu kendisine anlatıldıktan sonra Konya mitingine gitmiş, bizzat toplantıda ardından da Konya mitinginde “hukuki süreç tamamlanıncaya kadar Cerattepe’de bir iş yapılmayacağı” sözünü vermiştir. Sn. İl Başkanı yoksa unuttu mu orada söylenenleri? Gerçi devlet bu sözünde de durmamıştır. Ancak yapılan toplantıda böyle bir pazarlık yapılmamış, Başbakan kendi niyetini ya da isteğini açıklamıştır. Bundan memnun olup olmamak ayrıdır, buna razı olmak ayrıdır. Nitekim bir gün umut ediyoruz ki bütün toplumsal yaşamda ve doğada adalet gerçekleşecektir. Ancak bu inancımız mahkeme kararlarının adalet getirdiğine inanacağımız anlamına gelmemektedir. MHP İl Başkanı Cerattepe’de 2013 yılında açılan ÇED İptal davasını kazandığımızı, bu davanın Danıştay’da onandığını, 2015 yılında 2. ÇED alındığını, bunun yargılaması başlanmadan Rize İdare Mahkemesinin hakimlerinin değiştirildiğini, bilirkişilerin özel seçilerek görevlendirildiğini. bu şekilde 2. ÇED ile ilgili davanın siyasi baskı ile kaybedildiğini bilmiyor mu? Buna rağmen hukuki süreç tamamlandı demek vicdansızlık değil midir? Ve biz bu şaibeli mahkeme kararını kabul etmediğimiz için Cerattepe sorununu istismar edip bir sorun gibi mi göstermeye çalışıyoruz. Siz vicdanınızı ve vatan sevginizi ne zaman kaybettiniz? İki yıl öncesine kadar hep aynı duygular içerisindeydik. Şimdi ne oldu?
Ne yazık ki hamaset halen prim yapıyor zannediyorsunuz. Bu gün ülkenin bütün yer altı zenginlikleri yabancı maden tekellerine satılmış ve ruhsatlandırılmış iken, ülkenin 2/5 kısmı bu şekilde elimizden çıkmış iken, küçücük Artvin’imizde 325 maden ruhsatı ile neredeyse adım atacak yerimiz kalmamış iken, bugün en başta Cerattepe, sonra Yusufeli’nin neredeyse her dağı, Aşağı-Yukarı Maden, Murgul ve Şavşat’ın bir çok dağında taşında maden arama ruhsatları ile yabancılar bütün yer altı zenginliklerimizi talan ederken, ülkemizin tek bir çakıl taşını bile kimseye vermeyeceğini söyleyen partiniz bu sözün neresindedir, bu sözün sizin için nasıl bir anlamı kalmıştır. Siz “ırmağının akışına ölürüm” türküleri söylerken Yeşil Artvin Derneği Artvin’in her ilçesinde onlarca miting, toplantı, sivil direniş örgütleyerek derelerimiz özgür aksın, sizde kenarında türküler söyleyin diye mücadele etmiş bir dernektir. Acımasızca saldırırken hiç mi vicdanınız sızlamadı.
Diyelim ki Yeşil Artvin Derneği bu çevre mücadelesinde yanlışlar yapıyor, ki bu da olabilir, anlatırsanız düzeltmeye çalışırız. Ama madem yanlış yapıyoruz onlarca HES (toplamı 129 adet olacak) ile derelerimizin tümü işgal edilirken, yüzlerce maden ruhsatı ile dağlarımız delinirken siz ne yaptınız? Derneğimizle aranıza koyduğunuz mesafeden sonra nasıl bir mücadele verdiniz? Bir tanesini anlatın da biz de öğrenelim biz de destek verelim. Bunların zararı yok diyorsanız o başka, ama o zaman dere kenarlarında türkü söyleme sevdasından vazgeçmeniz gerekir. Dere kenarında o zaman türküler söylenmeyecek, şirketler suyumuzdan kazandıkları parayı sayıyor olacak. Ama daha kolayı maden şirketi verdiği sözleri tutmazsa, hukuk dışına çıkıp doğayı katlederse gerekli tepkiyi koyarız demişsiniz. Sözünüz boşta kalmasın, gelin size maden tünelinden Hatila Vadisine akan dere suyunun tahlillerini gösterelim. Dere suyunun ağır metallerle daha şimdiden normalinin kaç yüz katı kirlendiğini görün. Sularımıza dokunmayacakları sözünü verenlerin Kafkasör Bölgesinde kaç su kaynağımıza el koyduğunu gösterelim bakın bakalım ÇED Raporunda böyle bir şey var mıymış. Çevre mücadelesi bize zimmetli değil ya, haydi siz mücadele edin bunlarla biz de her türlü yanınızda duralım. Bir daha düşünün acaba olmayan bir sorunu varmış gibi gösterip istismar mı ediyoruz? Küçük politik çıkarlarınızla kendinizden geçmişsiniz, sahi çocuklarınızın geleceğini nasıl unuttunuz.
Açıklamanın bir yerinde aramıza mesafe koyduğunuzu, partinize sorularak ya da müsaade alınarak herhangi bir yönetici alınmadığını söyleyerek doğruları saptırmak size yakışıyor mu? Bir önceki yönetimde partinizin görevlendirdiği bir kişinin olduğunu bilmenize rağmen, son yönetime defalarca bir üye istenmesine rağmen önceki görevlendirdiğiniz yöneticiye izin vermeyip, başka birini de bu dönemde görevlendirmeyeceğinizi bildirdiğinizi nasıl inkar ediyorsunuz. Siyasi ahlakla bunu nasıl bağdaştırabildiniz. Tanrı Dağı kadar Türk Hira Dağı kadar Müslüman olanların törelerinde doğruyu söylememek var mı?
MHP İl Başkanının açıklamasının son bölümü ise HDP ziyareti kapsamında Cumhur İttifakı-Millet İttifakı tartışmalarına ayrılmış olup esasen derneğimizi ilgilendirmemektedir. Ama bu tartışma da derneğimize yapılan ziyaret kapsamında sürdürülmektedir. Açıklama bir yandan Cumhur ittifakına tabiyet bildirip selam verirken bir yandan da millet ittifakı partilerinin arasına nifak sokmayı hedefleyerek tam bir şark kurnazlığı örneği verilmiştir. Elbet bu bizim konumuz değildir ve ilgili partiler cevap verecektir. Ancak seçim sonuçlanınca Ak Partinin HDP ile işbirliği yapacağının yalanlandığı bölüm biraz komik olmuştur. Nitekim daha seçim sonuçlanmadan, yani tam da seçimler esnasında aranan bir PKK mensubu, tescilli kaçak teröristi devletin televizyonuna çıkarılarak seçim konuşması yaptırılmış, bir başkası İmralı’ya gönderilerek Apo’dan mektup getirerek televizyonlarda bu mektup okutulmuş, daha ötesi MHP Genel Başkanı kürt yurttaşlara Apo’nun çağrısına uymaları tavsiyesinde bulunmuştur. Daha dün ise güneydoğuda HDP’den AKP’ye katılımlar olduğu duyulmuştur. Bunları yapanlar için hiç bir sözü olmayan sizlerin biraz daha kelimeleri dikkatli seçmenizi öneririz. Yani yarın hangi çıkar için ne yapacakları bilinmez, en iyisi büyük konuşmamak lazım.
Son olarak görüşmekle itham edildiğimiz HDP konusunda esasen gerekli olmasa da bir cümle kurmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, idare şekli Anayasası ile belirlenmiş olup yasama organı siyasi partiler yoluyla örgütlenerek meclise giren milletvekilleri tarafından kullanılmaktadır. Yasama organının idare şekli ise iç tüzükte belli olup mecliste grubu bulanan partilerden seçilen başkan ve başkan vekilleri tarafından yönetilir. Meclisin başkan vekillerinden birisi de HDP milletvekili olup meclisimizi yönetirken sesi çıkmayanların ve bir suç işlemişse gereğini yapmayanların, bugün sadece bir küçük çevre örgütü olan Derneğimizi suçlamaları tam bir saçmalıktır. Bir çevre derneğinin bir partinin niteliklerini, anayasal konumunu, suça bulaşmışlığını taktir etmesi nasıl mümkün olabilir. İktidar partisi hakkında kapatma davası açılmış olmasına rağmen bu parti hakkında dava açmaya teşebbüs etmeyenlerin, bu partiye karşı cephe almasını bir çevre derneğinden beklemeleri nasıl abes bir durum, nasıl bir acizliktir. Kaldı ki bu haberi yapan ezik ve kiralık kalemin ve açıklamayı yapan partinizin, geçmişte HDP ile mecliste görüşülmesi yönünde alınan karardaki imzaları da açıklamamızın ekinde sunulmaktadır.
Artvin’imizin en büyük sorunu olan Cerattepe sorununu istismar ettiğimizi düşünen bir açıklama, esasen çevre mücadelesinden çekilmenin açıklaması olup bu kadar bahaneye gerek yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ve bu partiye geçmişte gönül veren bir çok kişi Cerattepe mücadelesine ve derneğimize büyük katkı sağlamıştır ve sağlamaya da devam etmektedir. Onları minnetle anıyor ve selamlıyoruz. Ancak bu açıklamayı yapan yönetim, bu mücadeleye sırtını dönmekle ve bu mücadeleye ömrünü verenlere gösterdikleri vefasızlıkla halktan gerekli tepkiyi göreceklerdir. Kamuoyu elbette takdir edecektir.
Basınımıza ve Artvin Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 23.06.2020
Yeşil Artvin Derneği