Cerattepe geçilirse, Türkiye’de her yer geçilir

Pelin Cengiz

Artvin halkı, 25 yılı aşkın süredir üzerine çöken kabustan kurtulmaya çalışıyor. Tüm kurumlarıyla devlet ve tüm cüretini yandaşlıktan alan özel şirket, Artvin halkının sabrını sınıyor.


Geçen haftasonunu Yeşil Artvin Derneği’nin davetlisi olarak Cerattepe’de yapılan bakır ve altın işletmeciliğiyle ilgili hem bilgi almak hem de bölgede incelemelerde bulunmak üzere Artvin’de geçirdik. Bütün bir kent halkının karşı çıkışları, yıllardır süren hukuki ve eylemsel mücadelesi hiçe sayılarak, Cerattepe’de maden işletmesinin faaliyetlerini sürdürmesinin bölgede yarattığı gözle görülür çevre kirliliği daha madeni çıkarmadan ciddi boyutlara ulaşmış durumda.

Meselenin bugünkü durumunu anlamak için 25 yıllık tarihsel sürece bakmakta fayda var. Kısaca anlatalım:

Cerattepe davasının hukuki süreci
1992’de ilk ruhsat sahibi Kanadalı Cominco Madencilik, tepkilerle başa çıkamayacağını anlayınca, 2002’de ruhsatı başka bir Kanadalı şirket olan Inmet Mining’e satarak çekildi. 2005’te Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde dava açıldı 2008’de şirketin ruhsat iptal edildi, iptal kararı Danıştay tarafından 2009’da onaylandı. Bu karar sonrası Inmet Maining de burayı terk etmek zorunda kaldı.

Doğa düşmanları bir yere kafayı taktı mı, önce geri çekilip sessizliğe bürünüyor, ardından ilk fırsatını bulduğunda tekrar saldırıyor. Nitekim, Cerattepe’de de aynısı oldu, hukuksal anlamda madencilik yapılamaz kararı verilmiş olmasına rağmen, mahkeme kararları hiçe sayılarak, bu eşsiz doğal alanlar 2011’de ihaleyle ruhsatlandırılacağı duyurulan 1343 adet maden alanı listesine tekrar alındı.

2012’de daha önce iptal ettirilmiş olan Cerattepe ve Genya için bu kez Özaltın İnşaat’a ruhsat verildi. Artvin halkı bir kez daha direniş başlattı, ruhsatın iptali için dava açıldı. O sırada, Özaltın İnşaat’ın aldığı ruhsat alanının işletilmesi için ihale sürecinde zaten ortak hareket ettikleri Cengiz Holding’e ait Eti Bakır A.Ş. ile anlaşma sağlandı. Siyanürlü altın madenciliği yapmak isteyen şirketin hazırlattığı ÇED raporu hızlı bir şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca kabul edildi.

Yine Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde çeşitli sivil toplum örgütleri ve kişilerin katılımıyla 283 davacı tarafından 2014’te ÇED raporunun iptali için dava açıldı. Mahkeme, projenin uygulanması durumunda Artvin’in yaşam alanı olmaktan çıkacağını gerekçe göstererek, Ocak 2015’te “ÇED Olumlu” kararını iptal etti. Ancak, hemen ardından Cengiz İnşaat tarafından üzerinde bir iki değişiklik yapılan yeni ÇED raporunu yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kabul etti.

Temmuz 2015 tarihinde 760’ı aşkın davacıyı temsil eden 63 avukat, bu ÇED’in de iptali için Türkiye’nin en geniş katılımlı çevre davasını açtı. Cengiz İnşaat, iktidar yandaşlığından aldığı destekle mahkeme kararını beklemeden Cerattepe’ye girmeye çalışınca, Artvin halkı nöbet tutmaya başladı. Jandarma, Mehmet Cengiz’in şirketinin iş makinelerinin yanında yer alıp, mal ve can güvenliğini korumakla yükümlü olduğu halka karşı yolları kapattı. Mahkeme süreci bitmeden şirketin asker, jandarma gücünü de arkasına alarak, iş makineleriyle 32 hektar alanı talan etmesinin önüne geçmek için kar kış gece gündüz demeden Artvin halkı 245 gün nöbet tuttu.

Şubat 2016’da yedi ilden jandarma takviyesiyle nöbete zalimce müdahalede bulunuldu, Mart 2016’da bilirkişi heyeti keşife geldi, Cerattepe’de keşfe giden bilirkişi heyetini 3 bin kişi karşıladı. Artvinliler 1,5 kilometrelik insan zinciri oluşturarak tepkisini gösterdi. Rize İdare Mahkemesi, tarafları son kez 19 Eylül 2016’da dinledi. Rize İdare Mahkemesi heyeti bir gün sonra 20 Eylül tarihinde ÇED iptal davasının reddine karar verdi. Kararda, Cerattepe’de madencilik faaliyetlerinin yapılabileceğine ve mevzuata aykırı bir durum olmadığına yer verildi.

Yeşil Artvin Derneği, Rize İdare Mahkemesi’nin verdiği karara Danıştay’a başvurarak itirazda bulundu. İtirazı değerlendiren Danıştay, yerel mahkemenin verdiği “madencilik yapılabilir” yönündeki kararı onayarak, kararın iptal edileceği bir durumun olmadığına kanaat getirdi. Danıştay 14’üncü Dairesi, daha önce aynı bölge için 2013’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED olumlu” raporunu iptal eden yerel mahkeme kararını onadı.

Ormanlar yok ediliyor, doğa kirletiliyor
Mesele, tek yazıyla anlatılamayacak kadar çok boyutlu ve çok katmanlı. Şu ana kadar şirketin henüz madene inmeden üst zeminde yaptığı kazı çalışmalarında ortaya çıkan hafriyatı ve atık suları ormana bırakması sonucu hem ormanlık alanda hem sularda kirlilik yaşanıyor.

Sorunlar sıfır metreden 2500 metreye çıkarıldı
Yard. Doç. Dr. Oğuzhan Kurdoğlu, Cerattepe’deki madenciliğin bölgede yaratacağı tahribatın korkunç olacağını söylüyor. Kurdoğlu, Cerattepe’de madencilik faaliyetiyle sorunların sıfır metreden 2500 metreye çıkarıldığına dikkat çekiyor. On binlerce ağacın kesilmesinin yanı sıra, çok önemli bir orman ekosisteminin yok olacağını, suların kirleneceğini ve yöreyi birçok çevre felaketinin beklediğini ifade eden Kurdoğlu, madencilerin ÇED raporlarında da birçok çelişkinin bulunduğunu belirtiyor.

Hatila Vadisi içinde tarımla uğraşan vatandaşlar, Cerattepe’de yapılan madencilik nedeniyle derelerin kirlendiğini, hayvanların zehirlendiğini ve meydana gelen tozun ürünlerin üzerine yapıştığını anlatıyor.

Daha sonra ziyaret ettiğimiz iki derenin birleşme noktasında derenin biri bulanık akarken, diğer taraftan gelenin suları son derece temiz ve berrak akıyordu.

Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, bu durumu kendilerini Hatila Vadisi’nde yaşayan bir köylünün aktardığını ve yaklaşık 15-20 gün önce bulanık akan deredeki kirliliğin çok daha belirgin olduğunu anlatıyor. Karahan, “İtniyet deresi ve Gavur deresi burada birleşir. Maden tarafından gelen Gavur deresi kirli bir şekilde akarken, diğer dere ise eğilip içilecek kadar berrak. Bu açıkça gözlemlenen durum madenciliğin bölgedeki sularda yarattığı kirliliğin en açık kanıtlarından birisi” diyor. Karahan, madenin güney galerisinden çıkan pasaların gelişigüzel vadiye boşaltıldığını, kullanılan kimyasalların suları kirleterek, yöredeki orman dokusuna önemli zararlar verdiğine dikkat çekiyor.

Şirket yetkililerinin sorulara cevabı yok
Daha sonra gidilen madenin kuzey galerisinde, bizi şirketin mühendisleri ve çalışanları karşıladı. Bir, bir buçuk yıl önce kapalı bir maden girişinin dışında hiçbir faaliyetin olmadığı alanda çok yoğun bir yapılaşma, ağaç kesimi ve bitkisel toprağın sıyrıldığı görülürken, şirket yetkilileri henüz üretim için hazırlıkların bitmediğini söyledi. Sorulara verdikleri cevapların hepsi netlik içermeyen, bilgilendirmeden uzak cevaplardı. Sadece bakır değil burada açık altın madeni işletmeciliği de yapılıp yapılmacağı yönündeki sorulara, “kesinlikle altın çıkarmayacağız” diyen şirket yetkilileri, ÇED raporlarında bunun aksi yönde ifadeler olduğun söylenmesi üzerine projede zamanla birçok değişikliğin yapıldığını belirtti.

Şirket görevlileri sulardaki kirlilik, altın madenciliği, ağaç kesimleri, madende patlatma faaliyetleri gibi konularda hiçbir iddiayı kabul etmezken, şirket görevlilerinin aslında projenin teknik detayları ile ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmadığı da görüldü. Özellikle birkaç saat önce Hatila Milli Parkı’nda görülen iki derenin suları arasındaki farkın madenden kaynaklanıp kaynaklanmadığı soruları da maalesef yanıtsız kaldı. Şirket görevlilerinin arıtma tesisinin henüz tamamlanmadığı sözleri ise yaşanan kirliliğin gayri resmi kabulü olarak yorumlandı.

Mücadele kendisine yeni bir yol bulacak, başka yolu yok
Elbette Artvin’de mücadeleden geri dönüş yok. Artvin’de şüphesiz hak hukuk adalet adına mücadele yeni biçimlerde devam edecek. Avukat Bedrettin Kalın, “Hukuki sürecin tamamlanması açısından konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz, yoksa birşey beklediğimizden değil. Ardından da AİHM’e taşıyacağız. Bunlar madene engel olacak şeyler değil ancak hak hukuk ve adalet mücadelesini bırakmayacağız. Uluslararası insan hakları dernekleriyle görüşerek, protestoyla, mitingle Artvin’de yeni bir mücadele hattını göreceğiz. Direnişin bu kadar toplumsallaştığı başka bir mücadele yok. Cerattepe geçilirse Türkiye’de geçilemeyecek yer yok. Bu mücadele kendisine yeni bir yol bulacak, başka yolu yok.”

Şu anda Artvin’in tüm dağlarını da kapsayan şekilde 325 maden ruhsatı verilmiş durumda. Başta Cerattepe olmak üzere madenciliğin her türlüsünün yapılmak istendiği alanlar, Artvin’in yaşamsal kaynakları. Artvin’in yeraltı su kaynaklarının bulunduğu yerler. Zaten, Çoruh Vadisi HES projeleriyle harabeye çevrilmiş durumda.

Bölge büyük doğal yaşlı orman ekosistemi. ÇED raporunda, proje alanının orman alanı içinde kaldığı ve 50 bin 300 adet ağaç kesileceği belirtiliyor. Ağaç katliamıyla birlikte bölgedeki endemik türler de kesilecek.

Bu bölgenin tamamen madencilere teslim edilmesi demek, Artvin doğal varlıklarıyla, insanıyla, tarihiyle, kültürüyle yok edilmesi demek. Karadeniz’in doğasıyla o kadar çok oynandı ki, son yıllarda yaşanan çevresel felaketler herkesin malumu. Ormansızlaştırma, HES’ler, taş ocakları, madenler, yanlış altyapı projeleriyle doğa talan edilirken, heyelan riski arttı, sular, ormanlar kirletildi. Madenler zorunluluk değildir, ancak sahip olduğunuz doğal varlıkları korumak önemli bir sorumluluktur, zorunluluktur.

Artvin’deki 25 yıllık mücadelenin detaylarını ise bir sonraki yazıda aktaracağım. (Artı Gerçek)