Cerattepe’de Tahribat Başladı

Nilay Vardar

 

Halkın direnişine rağmen madencilik faaliyetinin başladığı Cerattepe’de şimdiden büyük bir tahribat başlamış. Maden için açılan galeri yaşlı ormanların kalbini delik deşik etmiş. Dereler kirlenmeye başlamış.
 

Cerattepe’de halkın çeyrek asırdır mücadele ettiği, yaptırmamak için 245 gün boyunca nöbet tuttuğu maden projesine onay çıkmasının ardından başlayan çalışmalar şimdiden ciddi çevre tahribatlarına yol açtı.

Kendine has doğasıyla korunması gereken Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’e ait Eti Bakır şirketi sekiz aydır maden faaliyetlerini sürdürüyor.

Maden için açılan galeri yaşlı ormanların kalbini delik deşik etmiş. Şimdiden 2 bin beş yüz ağaç kesildi. Dereler kirlenmeye başladı. Köylüler tarım ve hayvancılığın kirli sulardan olumsuz etkilendiğini söylüyor. Maden bölgesine yakın yaşayanlar gece gündüz süren patlama seslerinden şikayetçi. Ama Artvinliler tüm OHAL baskısına rağmen mücadelede kararlı.

Biz de tahribatı yerinde görmek için Yeşil Artvin Derneği’nin davetiyle Artvin’in yolunu tuttuk.

Artvin, İstanbul’dan yola çıkanlar için havalimanı olmadığı için ancak Trabzon ya da Batum’dan ulaşılabilen bir kent.

Biz, Karadenizlillerin “denizle bağımızı kopardılar” dedikleri Karadeniz Sahil Yolu’nu kullanarak dört saatte Trabzon’dan ulaştık. Yol boyunca da HES ve barajlar nedeniyle yine Karadenizlilierin tabiriyle derelerin sadece “gözyaşlarıyla” karşılaştık.

Doğu Karadeniz’in eşsiz coğrafyası kente girdiğiniz an kendini belli ediyor.

Ancak esas olarak kent merkezinden yarım saat sonra başlayan Hatila Milli Parkı’na girince neden buranın korunması gereken bir coğrafya olduğunu anlıyorsunuz.

Virajları çıktıkça, yükselere tırmandıkça doğa da sakladığı güzellikleri ortaya çıkarıyor. Neredeyse her yer korunması gerekli doğal yaşlı ormanlar ile kaplı.

Yaşlı ormanlar delik deşik

Güney galerinin uzaktan görünüşü

Artvin’i bir huni gibi düşünelim. Biraz yükseldikçe Hatila Vadisi Milli Parkı ve Kafkasör Turizm Koruma ve Geliştirme alanı var. Tepesinde de Cerattepe.

Biz Hatila Milli Parkı’ndan Cerattepe’ye doğru çıktıkça önce uzaktan bu ormanların ortasına maden için yeni açılmış güney galeriyi gördük. Ardından çıkacak bakırı taşımak için yapılmaya başlanan teleferiğin direklerini. İkisi için de yüzlerce ağaç kesilerek ormanların ortasında yarıklar oluşmuş.

Madenin bütün tozu Artvin’e inecek

Cam seyir tepesinde Artvin’e tepeden bakarken Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, bize bilgi veriyor.

“Cerattepe’de yapılacak maden çalışmaları doğrudan 25 bin Artvinlinin üstüne çökecek. Bütün tozlar buraya yağacak. Atık sular buraya akacak. Ve burası çok ciddi bir heyelan bölgesi MTA’nın kendi raporlarında da var. Burada maden yapılırsa heyelan olmaması imkansız.”

Kurdoğlu, maden ve teleferik dahil yaklaşık 60 bin ağaç kesileceğini söylüyor. Ancak, ağaç sayısı üzerinden yürütülen tartışmaya karşı tarafın “ama 5 katının dikeceğiz” diyerek karşılık verdiğini hatırlatarak “İsterseniz bin beş yüz katı ağaç dikin, 300 yılda yetişen orman ekosistemiyle sizin diktiğiniz fidan aynı olamaz” diyor ve ekliyor.

“Hatila Milli Parkı’na 1992’de maden açmak için bir pens attılar. Aslında maden alanı şu anda milli park sınırında olmalıydı. Bu park dahilinde 900 çeşit bitki var. Bunlardan 90’ı endemik. Bazıları tehlike altındaki nadir endemik. Ama ÇED raporlarında anlı şanlı hocalarımız `endemik türleri başka yere taşıyacağız` diyor. Yahu başka yere taşınsa o zaten endemik olmaz.”

Dere gri renkte akıyor

Yola devam ediyoruz. Kirlenen dereyi görmek için Hatila Milli Parkı’ndaki ormanın derinliklerine ilerliyoruz. Oldukça çarpıcı bir manzara ile karşılaşıyoruz. İki farklı derenin birleştiği yerde Gavut deresi gri renkte akarken İtliyet deresi ise pırıl pırıl.

Yeşil Artvin Derneği’nden Neşe Karahan, dereden aldıkları numuneleri ilgili kurumlara ilettiklerini ancak hepsinden “sorun yok, her şey normal” yanıtı geldiğini söylüyor.

“Üç aydır güney galeriden çıkan pasa (hafriyat) yaşlı ormanlara doğru atılıyor. Oradan da Gavut deresine karışıyor. Gördüğünüz grilik ilk geldiğimizde çok daha kötüydü, sizin geleceğinizi bildiklerinden bu iyi hali. Bu sudan bitkiler, hayvanlar, insanlar etkileniyor. Ve daha her şeyin başındayız. Bu yaşadığımız su kirliliği sadece basit bir tünel açma işlemi nedeniyle oldu. Cevheri almaya başladıklarında oluşacak kirliliği siz düşünün.”

Bu kirli dereden en çok etkilenenlerden biri Hatila Milli Parkı’ndaki köyde yaşayan Mevlut Altınbaş. Bahçaesinde fasülye, mısır, erik gibi birçok meyve sebze yetiştiriyor. Altınbaş, iki aydır suyun kirliliğinden şikayet ediyor:

“Bir anda buraya süt beyazlığında su aktı. 79 yaşındayım, bu yaşıma kadar böyle şey görmedim. Madencilik başlayınca oldu. Biz tepki gösterince suyu geceleri vermeye başladılar. Hayvanlara su içiremiyoruz, sebzelerimizi suluyamıyoruz.”

Kafkas arısı tehdit altında

Daha sonra bir arıcılık alanına uğruyoruz. Artvin’in gen koruması altındaki Kafkasör cinsi arılarının balı meşhur.

Taşlıca Köyü Kooperatifi Başkanı Hasan Yaşar, madenciliğin balın kalitesi ve verimini düşüreceğinden endişeli.

“Şu anda Tarım Bakanlığı’nın desteğiyle 2200 kovanlık projemiz var. Burada beş bin kolonilik potansiyel var. Kafkas yöresine ait bu arı cinsi çok kıymetli. Ancak bu madencilik çalışmaları nedeniyle verimin ve kalitenin düşeceğini biliyoruz. Kıyamet kopana kadar da burada arılar yaşayıp bal verebilir. Oysa madenin ömrü ne kadar? Üstelik tam verimle buradan yılda 5 trilyon kazanılabilir, maden ile kazanılacak parayı sadece balla kazanabiliriz.”

Maden patliyi, ev oyniyi

Maden çalışmasıyla ilgili bir diğer ciddi şikayet de galeride yapılan patlatmaların oluşturduğu gürültü ve sarsıntı.

Patlamalardan en çok rahatsız olanlardan Hediye Altıntaş madene tepkisini kendi şivesiyle şöyle dile getiriyor: “Maden orada patliyi, burada ev oyniyi. Biz de sonunda onlarla mı patlayacağız bilmiyim. Gece de gündüz de hep aynı. Aşağılara hep pislik akiyir. Sonumuz hiç iyi değil. Biz niye harap oluyoruz?”

Yasaklı galeriye girdik

Köylüleri dinledikten sonra dereyi kirlettiği belirtilen güney galeriye gittik. Tünelden çıkan pasa denen beyaz renkteki hafriyatın ormana doğru ilerlediğini gördük.

Burada bizi karşılayan şirket yetkileri Eti Bakır yetkillerinin bizi galerinin öbür ucu olan kuzey tarafında beklediğini söyledi.

Kuzey galeri Artvinlilerin şirketin girmesini engellemek için 245 gün boyunca nöbet tuttukları alan. Ancak Şubat 2016’de şiddetli polis saldırısi üzerine nöbeti bitimek zorunda kalmışlardı. O günden beri kendi kurdukları kulubenin yerinde şimdi jandarma nöbet tutuyor.

Şirket yetkilileri bir gün önceden geleceğimizi haber almış. Aslında galeriye uzun süredir kimseyi sokmuyorlar. Ancak İstanbul’dan kalabalık bir ekip gelmemiz baskı yaratmış olmalı.

Burada gazeteciler, dernek yetkilileri ve şirket yetkilileri arasında oldukça hararetli diyaloglar yaşandı.

Yetkililere temel olarak derede gördüğümüz kirliliği, madende bakır mı yoksa bakırlar birlikte altın da mı çıkarılacağını, patlatmaları ve ağaç sayısını sorduk.

Altınla ilgili olarak daha önce fizibilite çalışması olduğunu ancak bundan vazgeçildiğini, şu andaki tüm ruhsatların bakır madeni çıkarmak üzerine alındığını belirttiler.

“Altın bakır gümüş birbirine parajenes elementlerdir, birinin olduğu yerde diğerleri de oluyor. Burada altınlı bir bölge var fakat biz işletme izinlerimizin hepsini bakır üzerine aldık. Burası hukuk devleti. Altın çıkarma niyetimiz yok.”

Arıtma tesisi henüz hazır değil

Deredeki kirlilik üzerine tartışma oldukça uzun sürdü. Şirket yetkililerine görüntüler gösterildi. Yetkililer güney galeride cevher çıkarılmadığı için henüz arıtma tesisi olmadığını, atığın çökertme havuzunda bekletildiğini ancak atık suların yasalara uygun standarlarda olduğunu söylediler. Bir yetkili ise kirli suyun yağmur nedeniyle olabileceğini iddia etti.

Şirket yetkililerinin bir kısmının bölge insanı olması zaman zaman gerginliği arttırdı. Artvinli mühendis, dernek yetkililerinden daha “çevreci” olduğunu vurguladı. Madende yaklaşık 100 kişinin istihdam edildiğini hatırlatalım. Madende çalışan bölge insanının toplumsal dışlanmaya maruz kaldıklarını da ekleyelim.

Ağaç kesimi ile ilgili ise yetkililer 3500  ağaç kesileceğini şu ana kadar 2500 ağaç kesildiğini söyledi. “Ağacın tohumu var, ancak elinizi attığınız yerden maden çıkmıyor” dediklerinde kendilerine“Tohumun ormana dönmesi 300 yılı alıyor” diye karşılık verildi.

Şirket yetkililerinden sorularımıza çelişkili ya da “ilgili kuruma şikayet edin” dışında çok ciddi bir yanıt aldığımızı söylenemez.

“Burada asıl amaç altın çıkarmak”

Bedrettin Kalın ve Neşe Karahan

Avukat Bedrettin Kalın, şirketin 2014’te açık madencilikle altın için ÇED dosyası verdiğini hatırlatarak “Buraya başndan beri altın için geldiler. Bu şirketin de burada doğaya yüksek tahribat verecek açık madencilikle altın çıkarmak istendiğinden eminiz. Üst yüzeyde altın var bakır derinde. Bakırı alırken altını bırakıp mı gidecekler?” diyor.

Kalın, önce Anayasa Mahkemesine oradan da AİHM’e gideceklerini de ekliyor.

“Burada 90’lı yıllarda halkın tepkisiyle maden projeleri iptal edildi. İlk kez alınan 2013’teki ÇED raporuna karşı açtığımız davada bilirkişi 35 sayfalık raporda heyelan riski, ormanların kesilmesi, su kirliliğinin önlenmesinin mümkün olmayacağını ve bu tahribatın yüzyıllar boyunca devam edeceğini söyledi. Ancak 2016’daki tesadüf olamayacak kadar kötü bir bilirkişi heyeti kurdular. Ve sonuç ortada. Şu andaki proje 22 hektar ancak 240 hektar alanda izinleri var. Her geçen gün kapasite arttırmak isteyeceklerini de biliyoruz. Bu alanların ruhsatına karşı davalarımız sürüyor.”

Saha gezimiz kayak yapılan ve maden nedeniyle turizmin olumsuz etkileneceği Kafkasör Yaylası’nda sona erdi

94 yaşında bir direnişçi

Artvin’deki mücadele gencinden yaşlısına kadar toplumun her kesimini kapsıyor.

Mesela Artvin merkezde görüştüğümüz 94 yaşındaki Erzade Yalçıntaş, her türlü eyleme gidiyor ve şöyle diyor: “Benim büyük amcam burada sağlık ocağı yokken, tüm Artvin’i dağlardan topladığı binbir çiçekle iyileştirirdi. Ben doğayı böyle gördüm. Ellerini vicdanlarına koysunlar, suyumuza, ormanlarımıza, çiçeğimize nasıl kıyıyorlar. Biz çölde mi yaşayacağız? Ben buranın havası sayesinde bu yaşımda bile sadece kan sulandırıcı kullanıyorum.”

Mücadelenin başladığı yıllarda doğan Dursun Ali Koyuncu da OHAL süreci sonrasında ilde üç vali değiştiğini hatırlatyor:

“15 Temmuz’dan sonra ülkenin kaderi gibi Cerattepe’nin de kaderi değişti. Kentte bize özel OHAL’in OHAL’ini yarattılar. Ve maalesef buradaki mücadele diğer tüm daha küçük çaplı mücadeler için de önemli bir sacayağı.”

Artvinliler elbette bir miktar yorulmuş, dile kolay çeyrek asırlık bir mücadele. Ancak tüm baskıya rağmen inanılmaz bir mücadele azmi ve umudu da var.

Yaşadıklarını Karadenizin ünlü türküsüne benzetiyorlar: “Atmacayı vurdular, bir avuç kanı için.” Artvinliler her şeye rağmen bir avuç altın/ bakır için doğasını vermemeye kararlı görünüyor. (NV)

Kronoloji

Bölgede ilk kez 1987’de sondajlar yapıldı. 90’lı yıllarda Cominco isimli Kanadalı bir şirketin ilk galeriyi açması ile halk tepki gösterdi. 1995’te de Yeşil Artvin Derneği kuruldu.

2002’de Cominco Şirketi projeden çekildi ve ruhsatını başka bir Kanada şirketi olan INMET Mining isimli şirkete devretti. 2005’te maden ruhsatları iptal edildi. 2009’da Danıştay’ca onandı.

2012’de ise yeniden Cerattepe ve Genya’nın içinde olduğu alanlar Özaltın A.Ş.’ye verildi. Özaltın’ın alt yüklenicisi Eti Bakır A.Ş., yani Cengiz Holding.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2013 yılında firma tarafından hazırlanan ÇED Raporu’nu onayladı. Ocak 2015’te Rize İdare Mahkemesi, bakır madeni projesinin ÇED olumlu kararını iptal etti. Bilirkişi raporunda “Maden ocağı faaliyete geçerse Artvin şehir merkezi yaşam alanı olmaktan çıkacaktır” demişti.

Ancak şirket iptal kararına rağmen bir kez daha ÇED olumlu kararı aldı. 751 kişinin imzasıyla bu rapora karşı da dava açıldı.

Halk Temmuz 2015’te şirketin bölgeye girmesini önlemek için 245 gün boyunca 24 saat nöbet tuttu. Ancak Şubat 2016’da üst üste yaşanan polis saldırısı üzerine nöbeti bitirmek zorunda kaldı.

Ancak daha önceki Danıştay onaylı kararlara rağmen yeniden hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu Raporu’na karşı açılan iptal davası Ekim 2016’da reddedildi, Danıştay onama kararını geçtiğimiz temmuz ayında onadı. Maden çalışmaları sekiz aydır sürüyor.