Artvinli STK ve Platformlardan Bakırköy’de Basın Açıklaması

İstanbul’da faaliyet gösteren Artvinli sivil toplum örgütleri ve Platformların çağrısıyla Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasına yaklaşık 1000 kişi katıldı.

Basın açıklamasında;

Çok Değerli Basın Emekçileri;

Çok değerli Artvinliler ve Artvin dostları.

‘Ülkenin her parçası hepimizindir.’ diyen Edirne’den Artvin’e, Sinop’tan  Hatay’a nerede bir doğa-çevre kıyımı varsa oradan oraya koşan çok değerli katılımcılar, bugün de Artvin için, Cerattepe’de yaşanmakta olan  kıyıma dur demek adına, Cerattepe’den yükselen sese, ses vermek için geldiniz..

Artvin STK‘ları, Federasyonları, Dernekleri ve Vakıfları olarak hepinize Hoşgeldiniz diyoruz..

Değerli dostlar, yaşadığımız Dünya ve Ülkemizde, tüm canlı yaşamın üzerinde yükselebileceği olmazsa olmaz değerler vahşi kapitalizm tarafından ranta dönüştürülüp yağmalanıyor. ‘Enerji gereksinimi’ adı altında, madenler, dereler, ormanlar, dağlar, meralar, rüzgar, güneş vb. tüm doğal kaynaklar fütursuzca sermaye şirketlerine peşkeş çekiliyor. 4,5 Milyar yaşında olduğu bilenen dünyamızın bunca sürede oluşmuş dengelerini son 300 yılda sanayi devrimi sonrası gelişmelerle bozmayı başaran insanlık, aynı yolda hızla ve şuursuzca kendi sonuna doğru hızla ilerliyor.

Peter F. Drucker ‘19. Yüzyıla kadar hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karşı korunmasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir ihtiyaç doğmuştur: Doğayı insana karşı korumak’ diyor.

Korumak mecburiyetinde olduğumuz şeyin şöyle basit bir fotoğrafını çektiğimizde gördüğümüz şudur: Su kullanım anlaşmalarıyla 49 yıllığına dereler satılıyor. Derelere can suyu adı altında bırakılan sular canlı yaşamın sürdürülebilirliğini sağlayamadığı gibi bir süre sonra tamamen kuruyunca dereler ölüm yataklarına dönüşüyor!  Siyanürle altın arama sonucu bölgedeki yeraltı sularına karışan zehir tüm suları zehirliyor ve giderek bütün canlı yaşamı olumsuz etkiliyor. İletim hatları için ormanlar kıyıma uğratılıyor. Orman ekosistemleri bozuluyor. Türlü gerekçelerle ‘Yeşil Yol’ adı altında, maden sahalarına yollar yapılarak binlerce yıldır oluşmuş doğal dengeler altüst ediliyor. Hidroelektrik santrallerde suyun akışı değiştiriliyor. Cebri borulara alınan sularda balıklar yaşamadığı gibi tribünden çıkan suda oksijen miktarı düşüyor balık türleri yok oluyor. Uluslararası sözleşmelerle korunan bitkiler, hayvanlar, böcekler doğa üzerinde yapılan ve Türkiye örneğinde sıkça gördüğümüz Hukuk dışı uygulamalarla yok ediliyor. T.C. Anayasasının 56. maddesinde ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.’ demektedir. Aynı devletin bazı Hükümet yetkilileri veya Bürokratları ise Doğa-Çevre mücadelesi sürdüren insanları hain ilan edebiliyor.

CerattepeBakirkoyEylem4

Tarih, Kültür ve Tabiat varlıklarını korumak Anayasa’nın 63. maddesinde, Doğal zenginliklerin ve kaynakların korunması Anayasa‘nın 168. maddesinde ormanların korunması ve geliştirilmesi Anayasa‘nın 169. maddesinde hüküm altına alınmış, ve yine Anayasa‘nın 36. maddesinde hak arama özgürlüğünün, meşru araçla, toplu olarak ve meşru amaç için kullanımı yer almıştır.

Artvin halkıda insanları, hayvanları, bitkileri ve onların yaşam haklarını sürdürmek için mücadele ediyor.

Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu; ‘Uluslararası hukuk kuralı haline gelen ve Türkiye’nin iç hukukuna dahil olan insan hakları evrensel bildirisinde direnme hakkını tanımakta: insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için İnsan Haklarının hukukun egemenliğiyle korunması esastır.’ demektedir.

18 kez değiştirilen ÇED yönetmeliğindeki ve hukuka aykırılıkların Danıştay başvurularında defalarca bazı maddelerinin değiştirilmesi, yürütmesinin durdurulması, türlü torba yasa maddeleriyle Doğa ve Çevre mücadelesinin yargıya başvuru yollarının kısıtlanması, engellenmesi, zora sokulması,

  • Mahkeme kararlarına rağmen yeniden bir takım evrensel hukuka aykırı genelgelerle ‘Hukuk ihdas edilerek’ yeni ÇED raporlarıyla maden çıkarmaya çalışılması,
  • sırf hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araca dönüştürülen hukuk ve böylece yargı sürecine müdahale edildiği belli olan yeni bilirkişi raporunun tutarsızlığı apaçık ortadayken genelde Türkiye özelde Artvin halkının ne tür bir sorunla (belayla) karşı karşıya olduğunun da göstergesidir.

CerattepeBakirkoyEylem2

Biraz sonra açıklayacağımız Yeşil Artvin Derneğinin basın bültenin de bu çok daha net olarak görülecektir. Ancak Yeşil Artvin derneğinin basın açıklamasına geçmeden önce İstanbul’da faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları, Demokratik Kitle Örgütleri, Federasyonlar, Dernekler ve Vakıflar olarak; Uluslararası Evrensel Hukukun, Anayasanın, Kanun ve Yönetmeliklerin, Doğa-Çevre ve İnsanın ve diğer tüm canlı yaşamın korunmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmak yerine yeni engeller çıkartan yoksul halkın bin bir zorlukla elde ettiği olumlu Mahkeme kararlarını işlevsiz hale getiren, ve ‘Kamu Menfaatine’ aykırı, sermaye şirketleri lehine, kararların ortaya çıkmasına ön ayak olan bunun için yeni kanun ve kurallarla hukuku kendi çıkarları için araçsallaştıran uygulamalara teslim olmayacağız.

Kanunla hukuku uyguladıkları görüntüsü vermeye çalışanlara Artvin halkının cevabı; Hukukun üstünlüğünü tanımayan uygulamaların çağımızda geçerli olamayacağını anlatmak, halkın meşru haklarının hukukunu bilinç, kararlılık ve dirençle ortaya

Artvin halkının ve tüm canlıların yaşam hakkı üzerine son söz Artvin halkınındır. Bizlerde duraksamadan ve kararlılıkla her zaman halkımızın yanında olacağız.”