Yeşil Artvin Derneği Basın Açıklaması -3 Ekim 2017-

Bugün yine sizlerle bir aradayız. Ne mutlu bize ki çok uğraşıyorlar da sizlerle aramızdaki bu bağı bir türlü kesemiyorlar. Nice tehdit, nice ihanet ve nice yalan gördük ama bir arada kırılsakta eğilmeden dimdik duruşumuzu engelleyemediler. Bizler bu toprakları vatan bilenler, bu ülkeye yurttaşlık bağıyla bağlı olanlar, sadece insanların değil bütün kurdun kuşun, tüm canlıların ve bütün bitkilerin yaşam hakkını kutsal sayanlar, hiçbir art niyet ya da çıkar beklentisi olmadan canı pahasına bu mücadeleye devam edenler yine bir aradayız. Bizler kutsal bir emanetin yaşadığımız dönemdeki bekçileri olarak atalarımızın 5000 yıldır yaşattıkları bu emaneti, Artvin’imizi yine bütün güzellikleri ile gelecek kuşaklara devir edebilmek için çok çetin bir mücadeleyi yürütüyoruz. Bu mücadeleyi asla bırakmayacağız, vazgeçmeyeceğiz, zafere ulaşana kadar devam edeceğiz.

Ancak 25 yıldır süren bu mücadelenin belki de en zor dönemlerinden geçtiğimiz doğrudur. Bir yandan çifte olağanüstü hal koşullarının ağırlığı ve zulmü, bir yandan kamu idarecilerinin bir iş adamının ölçüsüz ve kuralsız kar hırsına koşulsuz teslimiyeti, bir yandan daha madencilerin hazırlık çalışmaları sırasında bile doğaya, sulara, ormanlara verdikleri zararı görmezden gelen, üzerini örten bir yönetim anlayışı, ama en önemlisi Artvin halkının bu kutsal mücadelesini bölmek için içimizden çıkarmayı başardıkları işbirlikçiler, hainler. Bu gün işte bu en acı ve üzüntü verici yanımızdan söz etmek üzere toplandık. Zayıflıklarımızı bilmemiz ve önlemini almamız, ihaneti görmemiz gerekiyor.

Son günlerde ulusal bir gazetede yayınlanan haberi duyanlarınız olmuştur. Artvin halkının mücadelesini kırmak için işbirlikçi bir örgütlenme tezgâhlanmış, maden yandaşı bir Artvinli gurubu yaratılmaya çalışılmış, konu hakkında zerrece bilgisi olmayan bu kişiler yalanlarla ve baskılarla ve iş vaatleriyle halkı bölmeye çalışmışlardır. Bu kişilerin ülke ekonomisi, madenlerin ulusal ekonomiye kazandırılması, ülke çıkarları, Artvin’in çıkarları gibi kaygılarının olmadığını kendilerini tanıyanlar zaten biliyorlar. Yeşil Artvin Derneği yönetimini karalayabilmek için olmadık yalanlar uyduran, Almanlardan para aldığımızı söyleyen bu kişiler belge sorulduğunda iftiraları ile baş başa kalıyordu.

Birgün Gazetesinde çıkan haber ise belgeliydi. Şirket kaynaklarından elde edilen bu belge ise ihanetin bedelini ortaya çıkarmış oldu. Yayınlanan bir sözleşme idi. Sözleşmenin tarafları Eti Bakır ile Mehmet Ali Ergül başkanlığında oluşturulan komite başkanlığındaki 14 kişi. Sözleşme gerçekten çok ulvi ve vatansever düşüncelerle düzenlenmiş. Sözleşmenin konusu Eti Bakır ile Artvin halkı arasında köprü oluşturmak olarak yazılmış, yapılacak işler kısmında bu komiteye Cerattepe projesini halka anlatmak, sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları, resmi kurum ve kuruluşları gezerek bu projenin Artvin halkının sosyal ve ekonomik yönden gelişmesine katkılarını anlatmak olarak belirlenmiş. Yine bu sözleşmeye göre Mehmet Ali Ergül başkanlığında oluşturulan komite çalışanları firmanın madencilik faaliyeti kapsamında yapacağı tüm çalışmalarda Eti Bakır görevlilerine yardımcı olacak ve Eti Bakır tarafından verilen görevleri eksiksiz yerine getirecektir. Bu kadar ulvi görevlerin elbette bir bedeli olmalı, bu da belirlenmiş sözleşmede: 1 Eylül 2016 tarihinden itibaren aylık 70.000.-TL komite üyeleri adına komite başkanı Mehmet Ali Ergül’e verilecektir. 5 yıllık bir süre için verilen bu miktar taraflarca uzatılabilecektir.

Sevgili Artvinliler sizlere dağıtılan bu belge bir ilin satış belgesidir, ihanet belgesidir. Bizleri Almanlardan para almakla suçlayanların Artvin halkına ihanet için üç kuruşa kendilerini maden şirketine sattıklarının belgesidir. Komite başkanı Mehmet Ali Ergül ile birlikte bu sözleşmeyi imzalayan kişiler Uğur Yaşar, Talih Pişkin, İsmail Öngüner, Ercan Torun, Hasan Cin, Mehmet….., Tahir Yaşar, Recep Şentürk, Mehmet Cin, Muhammet Ergül, İsrafil Öngüner, Davut Ergül, Necdet Aydın isimli kişilerdir. Bu kişileri bütün Artvin halkı tanısın ve bilsin.

Bu ahlaksız sözleşmenin bir tarafında ise yine Artvinli olan şirket sorumlusu Ünsal Arkadaş isimli kişi yer almaktadır. Bu kişi esasen suç konusu olan bu sözleşmeyi düzenlemiş, imzalatmış, maden şirketinin emrinde, vereceği görevleri yapacak bir örgütlenme yaratmıştır. Bu kişilerle kurulan ilişki iş kanunu çerçevesinde kurulan bir ilişki olmadığına göre bu yasadışı örgütlenmenin amacı nedir, bu örgüte ne tür emirler ya da görevler verilmiştir. Görüldüğü gibi gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Ne kadar saklasanız da bir gün ortaya çıkar.

Öyleyse bir uyarıda daha bulunmayı görev sayıyoruz. Bu Mehmet Ali Ergül isimli kişiye Valilik fonlarından da ödeme yapıldığı yönündeki duyumların gerçek olup olmadığını sayın valiye sormak istiyoruz. Gerçekten var ise bu kişiye yapılan ödemenin sebebini, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, hangi görevlendirme ile verildiğini bilmek istiyoruz.

Sonuç olarak bir ihanet şebekesinin suçüstü yakalanmış halini Artvin halkının bilgisine ve ilgisine sunuyor, mücadelenin nasıl zorluklarla karşı karşıya olduğunu, omuz omuza olmamızın bu gün her zamankinden daha çok ihtiyaç haline geldiğini görmenizi istiyoruz. Yine maden şirketlerinin nasıl ahlaksızca her yola ve kirli oyuna hazırlandığını bilmenizi ve bu oyunlara gelmemek için birbirimize güç vermemiz gerektiğini anlamanızı bekliyoruz.

İlimizde 1 yıldır süren valilik kararnameleri nedeniyle her zaman basın açıklaması yapılması mümkün olmuyor. Bu nedenle fırsattan istifade ederek birkaç konuyu daha takdirlerinize sunmak istiyoruz.

Yerel basında çıkan haberlere göre 30.09.2017 tarihinde Artvin Turizminin Sorunları ve Çözüm Önerileri konulu bir Çalıştay düzenlenmiştir. Öncelikle derneğimizin doğrudan bizi ilgilendiren bir konuda davet edilmemiş olması eksiklik olmuştur. Bunun dışında belirtilen konuda bir Çalıştay düzenlenmiş olmasını doğru buluyoruz. Yeşil Artvin Derneği ve bizler yıllardır Artvin ilinin geleceğini turizm ve eğitim kenti olarak planlaması gerektiğini söylüyor ve savunuyoruz. Bu nedenle barajlar kenti ve madenler kenti olarak anılmayı hak etmediğimizi ve bunu reddettiğimizi bir kez daha söylüyoruz. Çünkü eğitim ve turizm kenti vizyonu ile maden ve barajlar kenti vizyonunun bir arada olması mümkün değildir. İlimizin sayın milletvekili nihayet bunu anlamış olacak ki, ilimizin turistik değerlerinden bahsederek, 2727 bitki türü ile bitki çeşitliliğinde ilk sırada olduğumuzla övünürken, bir yandan da 129 HES’ten 80’inin iptali için çaba gösterdiğini söylemiştir. Öyleyse yıllardır HES’lere karşı mücadele edenlere yaptıkları her türlü haksız suçlamanın haksızlık olduğu bir yana bu mücadelenin her aşamasında yer alan bizler için HES’ler ile turizmin, daha doğrusu yaşamın bir arada olamayacağının kabul görmüş olması elbette bir kazanç olmaktadır.

Ancak bir yandan 80 HES’in iptali için çaba gösterilirken Birleşmiş Milletler tarafından ülkemizin tek biyosfer rezerv alanı olarak kabul edilen Maçahel havzasında şu anda 8 adet HES’in mahkeme kararlarına rağmen yeniden ÇED süreçleri başlatılmış durumdadır. Hem turizmin geliştirilmesinden hem de adeta bir mucize olan Maçahel havzasında 8 HES’ten nasıl bahsedilebilir. Yine ilimizin en önemli değerlerinden Kamilet vadisi ve Mençuna Şelalesinin olduğu alanda 3 tane HES planlanması nasıl kabul edilebilir. Üstelik bu HES’ler devletin topyekün mücadele ettiği söylenen FETÖ terör örgütüne Artvin ve ilçelerinde trilyonluk yurtlar alarak bağışlayan, örgütlenmesine katkıda bulunan MNG tarafından yapılmaktadır. Yine şehrin tam tepesinde Cerattepe maden belası varken ve bu yetmezmiş gibi sırada 325 maden ruhsatı varken bu ilde Turizm nasıl gelişebilir. 325 maden ruhsatının 129 HES’in olduğu yerde turizm olur mu. Bunlar olurken övündüğünüz 2727 bitki türü sizce yaşamaya devam edebilir mi.

Bütün bunları sizlerin bilgisine sunarken bir gurubu atlamak elbette haksızlık olur. On yıllardır Çoruh’a kepçeyi daldırıp paraya çeviren ve neredeyse her inşaattan para kazanan Yılmazlar gurubu bütün uyarılarımıza rağmen maden şirketi ile işbirliğine devam etmektedir. Ruhsatsız bir işletme ile kent girişini şantiyeye çeviren bu şirket işbirliğinden aldığı güçle maden şirketinin bütün işlerinin taşeronu olmaya devam ediyor. Bütün Artvin halkının bunu görmesini, bu şirketi geçmişten bu yana üç kez uyardığımızın bilmesini istiyoruz.

Son olarak maden şirketi çalışmaya ve kirletmeye devam ediyor. Daha maden rezervine ulaşmadan çevre tahribatları inanılmaz boyutlara çıkmış, teleferik hattı boyunca bütün vadiler hafriyatlarla doldurulmuş durumdadır. Sularımız kirlenmeye başlamış, maden alanına yakın alanda yaşayan köylülerimiz topraklarını kullanamaz, tarım ve hayvancılık yapamaz hale gelmişler, kendi tapulu yerlerine gitmek için valilikten izin almak durumunda kalmışlardır. Sorun şudur: kamu idarecileri bu haksızlığı ve zulmü daha ne olursa görecekler, duyacaklar ve müdahale edeceklerdir. 5000 yıllık bir kentin ve 25.000 kişilik bir halkın yanında yer almanın onuru oturduğunuz koltuklardan daha mı ucuzdur. Göstermek için yarıştığınız inançlarınızın neresinde bu zulme sessiz kalmak yer alıyor. Suların kirlenmesi ile zehirlenen hayvanlar için hiçbir tahlil yapmadan yediklerinden olmuştur demek gafletini nasıl gösterdiniz. Bunların unutulacağını yapanın yanına kar kalacağını mı düşünüyorsunuz.

Bizler, Artvin’de yaşayanlar, bunu bir mahkûmiyet olarak değil bize verilmiş bir lütuf olarak görenler, bu ilin dağına taşına, kurduna kuşuna, ormanlarına, derelerine, göllerine âşık olanlar, vatandaşlık bilinci ve onuruyla yaşayanlar olarak bu mücadeleyi asla terk etmeyeceğimizi, nerede ve nasıl gerekiyorsa o şekilde mücadeleye devam edeceğimizi bu maden şirketine, işbirlikçilerine, yöneticilere, ülkemizin aydınlık yüzüne, Artvinlilere ve çevre dostlarına bir kez daha duyuruyor, hepinize saygılar sunuyoruz. 03.10.2017

YEŞİL ARTVİN DERNEĞİ